Canınız sağolsun klişesine düşmekten başka çare yok. Öyle veya böyle bir şekilde finale kadar geldik ama yine bir İstanbul takımına kaybettik. Sanırım içten içe herkes bundan korkuyordu ve başımıza geldi. Mazeret uydurmak istersek uzun bir liste oluşturabiliriz. İstanbul takımı, Karadeniz lobisi, hakem bizi ince ince doğradı, bütün takdir haklarını Karagümrük’ten yana kullandı vs. Hepsininde karşılığı var tabi, hiç birisi boş değil ama kendi gerçeklerimizide inkar etmememiz lazım. Dün ki maçı düşündüğünüzde bu golde nasıl kaçar diyebildiğimiz ya da oyunun şu bölümünde hakimiyet kurduk, domine ettik diyebileceğimiz bir beş dakika bile yoktu. Yine bir duran top golünden skoru bulduk. Müthiş vurdu Hikmet, öyle orta yaptıda şans eseri kaleye döndü denilecek bir şut değildi; bilerek vurdu.
Mustafa Gürsel çözememiş rakibini. Bunda son 15 günde üç maç yapmış olmamız etkili olabilir. Rakibimiz çok dinlenik çıktı ve bize çok iyi çalışmışlar. İki topları direkten döndü, ikide kaçan net pozisonları var. Kanatları otoban gibi kullandılar ve buna önlem alamadık. İkinci yarının hemen başında yediğimiz golde bizi demoralize edince, bir daha tutunmakta zorlandık. Mehmet Özcan biraz hareketlilik getirdi ama yeterli olmadı. Enteresandır ki ikinci golüde uzatmaların ilk dakikasında yedik. Sanki maçın başladığından haberimiz yoktu. Konsantrasyon eksikliğinden sezon başından beri çok gol yedik, dünde yediğimiz gollerde bu problemi yaşadık. Atınç’ı tanımakta zorlandım. Sürekl ibir tedirginlik hali vardı. Hamle yapmada gecikti veya hiç yapmadı. Üçüncü golde Atakan’ın önünü kapatmak yerine yanında eşlik etti. Oyuncu değişikliklerinde geç kaldık. Gerçi onlarda çok işe yaramadı. Sonuç olarak Karagümrük bize göre daha iyiydi ve kazandılar.
YAZAR: Gürol BEYGİRET