Asıl tehdit denizanası değil

BANÜ Denizcilik Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Ferhat Yalgın, Marmara Denizi’nde görülen ve vatandaşların tedirgin olmasına sebep olan pusula denizanasına dikkat çekti. Yalgın, küresel ısınmayı işaret ederek “Denizimize evimiz gibi bakmalıyız” dedi.

Son zamanlarda iklim değişikliğine bağlı olarak başta Erdek kıyıları olmak üzere Marmara Denizi’nde görülen pusula denizanası bölgedeki yerlileri ve tatil için gelen vatandaşları tedirgin etmeye başladı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde Su Ürünleri Mühendisliği alanında yüksek lisans ve doktora yapmasının ardından 2020 yılında Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksek Okulu’nda Su Altı Teknolojileri programında akademisyenlik yapan Dr. Öğretim Üyesi Ferhat Yalgın, Marmara Denizi’nde görülen “Pusula Denizanası” hakkında bilgi verdi. Pusula denizanasının dünyadaki tüm denizlerde görülebilen bir tür olduğunu belirten Yalgın, 2000’li yıllarla beraber Marmara Denizi’nde de pusula denizanasının sıklıkla görülmeye başlandığını söyledi. Genel itibariyle yaşam alanlarının kıyısal bölgeler olduğunu dile getiren Yalgın, “Pusula denizanaları Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde uzun süreden beri zaten varlıklarını sürdürüyordu. Son birkaç yıl içinde Marmara’nın güney bölgesinde de yoğun olarak gözlemleniyor.” dedi.

DOKUNAÇLAR İNSAN SAĞLIĞINA ZARAR VEREBİLİR

Bilimsel adı ‘chrysaora hysoscella’ olan pusula denizanalarının vücut yapısından bahseden Yalgın, “Bu tür denizanaları yarı küre şeklinde bir vücut yapısına sahiptir. Kesik kesik şekilleri bulunmaktadır ve etrafında en az 4 adet uzun ve kıvrımlı alt kolları yer almaktır.” Pusula denizanasının tepe kenarından aşağıya doğru sarı, kahverengi tonlarında 16 adet banttan oluşan tentakül yapıların olduğunu söyleyen Yalgın, “Uzun tentakülleri geniş yüzeylere yayılım gösterebiliyor. Dokunaçların zehirli olması halinde insan sağlığına zarar verebilir.” diye konuştu. Pusula denizanası türünün ömürlerinin yaklaşık olarak bir yılla sınırlı olduğunu ve bu denizanalarının popülasyonunda bir artış gözlemlediğini vurgulayan Yalgın, Edincik Altı bölgesinde açılan uygulama merkezi derslerindeki eğitimlerde sıklıkla pusula denizanasıyla karşılaştığını belirtti. Yalgın, “Bu sene özellikle Edincik bölgesinde uygulama eğitimi yaparken de arkadaşlarımızla beraber su altına iniyoruz ve su faaliyetlerinde bulunuyoruz. Birkaç tane öğrencimizin temasıyla da karşılaştık. Diğer yıllara oranla sayıları oldukça artmış olduğunu görüyoruz.” dedi. Pusula denizanası türünün yaz sonuna kadar gözlemleneceğinin altını çizen Yalgın, “Bahar aylarında çok fazla gözlemleniyor. Bahar aylarında başlayarak yoğun bir şekilde kıyısal bölgelerde yaz sonuna kadar yaygın olarak görüyoruz.” dedi.

PUSULA DENİZANASIYLA TEMAS EDİLDİĞİNDE YAPILMASI GEREKENLER

Tedbir olarak pusula denizanasının çıplak ciltle temas etmemesine dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Yalgın, denizanasının teması halinde neler yapılması gerektiğini şu şekilde aktardı:
“Deride kızarma, acı hissi, yanma ve kaşıntı gibi belirtiler olabilir. Bu durum birkaç saat içinde etkisini kaybediyor. Ben bir hekim gözüyle bakmıyorum. Belirtiler herkeste farklı gösterebilir. Bir dalgıç olarak ya da mağduriyeti yaşayan kişilere müdahale eden kişi olarak söyleyebilirim. İlk önce yapılması gereken şeylerden bir tanesi deniz suyuyla ilgili bölge yıkanmalıdır. Denizanasının uzanan kolları ile ciltteki temasın kesilmesi gerekiyor. Sonra dokunaç parçaları olup olmadığına bakılması ve parça bulunduğu takdirde bu parçaların plastik bir materyalle deriden temizlenmesi gerekiyor. Yapılması gerekenlerden biri de buz kompleksi uygulamak. Şikayetlerin devam ettiği ya da ağırlaştığı durumlarda acilen hastaneye başvurulmalıdır.”

“DENİZLER DE BİZİM EVİMİZ”

Vatandaşları tedirgin eden bu denizanası türünün küresel iklim ve ekosistem değişikliği nedeniyle yayılım gösterdiğine değinen Yalgın, “Kızıldeniz’den Akdeniz’e göç eden lesepsiyen türler yoğun olarak artış gösteriyor. Denizler de bizim evimiz. Kaçkar Dağları’nda nasıl gelincik, ağaç sansarı, sansar, porsuk, vaşak gibi hayvanlar görülüyorsa bizler de suyun altında dalış yaptığımızda olması gereken canlıları görüyoruz. Bu canlıların burada olması kadar normal bir şey yok. Tehlikeli görünen denizanası kendi yaşam sahasında bir yıl boyunca yaşam mücadelesi verecek. Canlıların temel faaliyetleri ve yaşamsal fonksiyonlarını sürdürebilmeleri için beslenme ve üremelerini sağlayabilmeleri gerekir. Besin miktarını ne kadar arttırırsanız o kadar iyi olur ancak fabrika atıklarıyla beraber ciddi anlamda sıkıntılar gözlemleniyor.” dedi. Yapılan araştırmaların Marmara Denizi’ndeki oksijen seviyesinde ciddi anlamda azalma olduğunu gösterdiğini aktardan Yalgın, “Marmara’daki oksijen seviyesinin düşmesinin temel faktörlerinden biri küresel ısınmadır. Çünkü ısınan sudaki oksijen oranındaki gaz kapasitesi azalıyor. Hep dönüp dolaşıp ilk başta insanlar faktörüne geliyoruz. Marmara’dan veyahut doğadan biz insanlar olarak ellerimizi çekmeliyiz.” şeklinde konuştu.

Haber: Belit PEKTEZEL

Share This Article
Exit mobile version