Gazeteciler Barış Pehlivan ve Canan Coşkun, ‘terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla beraat etti.Gazetecilik, toplumun sesi ve vicdanıdır. Bu bağlamda, toplumun doğru bilgilendirilmesi adına yürütülen çalışmalar, zaman zaman hukuk mücadelesini de beraberinde getirir. Son dönemde dikkat çeken bir dava, özgür medya tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Gazeteciler Barış Pehlivan ve Canan Coşkun, ‘terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla mahkemeye çıkarıldılar. Ancak, beklenenin aksine, mahkeme bu iki gazetecinin beraatine karar verdi. Savcının cezalandırılmaları yönündeki talebine rağmen, adaletin yerini bulması, medya özgürlüğü için önemli bir zafer olarak değerlendiriliyor. Bu yazıda, davanın detaylarına ve mahkeme kararının anlamına daha yakından bakacağız.
Gazeteciler Canan Coşkun ve Barış Pehlivan, Türkiye’nin son dönemlerinde medyada sıkça gündeme gelen bir davada, ‘terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek’ suçlamasıyla yargılanmışlardı. Bu davada, özellikle basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü açısından önemli bir konu haline gelen suçlamalar, kamuoyunda geniş yankı bulmuştu. Mahkeme süreci boyunca, Coşkun ve Pehlivan’ın yargılandığı davada medya mensuplarının görevlerinin, toplumda nasıl algılandığına dair derin tartışmalar yaşandı. Her iki gazeteci de duruşma sürecinde kendilerini savunarak, gazetecilik görevini yerine getirdiklerini ve haber yapma özgürlüklerinin ihlal edildiğini öne sürdüler.
Mahkeme heyeti, Coşkun ve Pehlivan’ın beraatına karar vererek, basın özgürlüğünün önemine vurgu yaptı. Bu gelişme, Türkiye’deki gazetecilik pratiği için de bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Gazeteciler, ifade özgürlüklerini kullanarak, gerçekleri kamuoyuna aktarma sorumluluklarını yerine getirdiği bir ortamda, bu tür yargılamaların sonucunda beraat etmeleri, hukukun üstünlüğü ve adalet açısından kayda değer bir gelişmedir.
Savcı, Coşkun ve Pehlivan’ın cezalandırılmasını talep etmişti
Savcı, GAZETECİLER CANAN Coşkun ve Barış Pehlivan hakkında açılan davada, her iki gazetecinin terörle mücadele eden kişileri hedef göstermekle suçlandığı gerekçesiyle cezalandırılmalarını talep etmişti. Savcının bu talebi, gazetecilerin faaliyetlerinin yarattığı etkiler ve kamu güvenliği açısından önemli bir noktada duruyordu. Savcılık, her iki isim için cezai müeyyide uygulanmasını savunarak, kamu görevlilerine yönelik yapılan suçlamaların ciddiyetini vurguladı.
Bu durum, medya ve ifade özgürlüğü konularında geniş bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Birçok kişi, gazetecilerin görevlerini yerine getirirken karşılaştıkları risklerin ve baskıların altını çizerken, savcılığın bu iddialarını eleştirdi. Özellikle GAZETECİLER CANAN Coşkun ve Barış Pehlivan’ın mesleki etik ve sorumlulukları gereği, kamuoyu bilgilendirmesi kapsamında yaptıkları haberlerin suç olarak nitelendirilemeyeceğini savunan görüşler öne çıkmıştı.
Mahkeme, Coşkun ve Pehlivan’ın beraatine karar verdi
Mahkeme, GAZETECİLER CANAN Coşkun ve Barış Pehlivan’ın yargılandıkları davada, “terörle mücadelede görev alan kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla ilgili olarak beraat kararı verdi. Mahkeme, yapılan duruşmada sunulan delilleri dikkatlice değerlendirerek, sanıkların suçsuzluğuna hükmetti. Her iki gazetecinin uzun süredir süren bu yargılama süreci, basın özgürlüğü açısından büyük önem taşımaktaydı.
Mahkeme heyeti, Coşkun ve Pehlivan’ın paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğine ve kamusal bir mesele hakkında kamuoyunu bilgilendirme amacını güttüğüne dikkat çekti. Bu karar, basın mensupları ve gazeteciler için teşvik edici bir örnek teşkil etmekte ve ifade özgürlüğünün korunması noktasında önemli bir adım olarak görülmektedir.
İddianameden
GAZETECİLER CANAN Coşkun ve Barış Pehlivan hakkında hazırlanan iddianamede, her iki gazetecinin terörle mücadelede görev alan kişilere yönelik haber yaparak bu kişileri hedef gösterdikleri ileri sürülmüştü. İddianamede, Coşkun ve Pehlivan’ın gerçekleştirdiği haberlerin, kamuoyunu yanıltıcı nitelikte olduğu ve devletin bu alandaki çalışmalarına zarar vereceği iddia edilmiştir.
Özellikle, çeşitli sosyal medya platformlarında yayımlanan içeriklerin, güvenlik güçlerinin operasyonlarını olumsuz etkileyebileceği vurgulanmıştır. İddianamede, bu durumun, suç niteliği taşıdığı belirtilerek, her iki gazeteciye istenilen cezaların gerekçeleri sıralanmıştır.
Sanıkların avukatları ise, müvekkillerinin yaptıkları haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, iddiaların asılsız olduğunu öne sürmüşlerdir. Savunmalarında, GAZETECİLER CANAN Coşkun ve Barış Pehlivan’ın gazetecilik etik kurallarına bağlı kaldıklarını ve kamu yararını gözeterek haber yaptıklarını ifade etmişlerdir.