Susurluk’ta Halil Güler, tarımda dışa bağımlılığın sona ermesi gerektiğini vurguluyor. Tarım politikaları ve eğitim üzerine önemli görüşler paylaşıyor.**Dışa bağımlı politikadan vazgeçilmesi gerekiyor**
- Susurluk’ta “Lütfet” işletmesi sahibi Halil Güler, Türkiye’de uygulanan hatalı tarım politikaları sonucu ülkenin birçok stratejik üründe ithalata bağımlı hale geldiğine dikkat çekti. Güler “Girdi ve ürünlerde dışa bağımlı politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor” dedi.
- “Tarımın yeniden ayağa kalması için tarım konusunda eğitim alınmalı”
- “ÜRETİM OLMADAN OLMAZ”
- “ARTAN MALİYETLERDEN DOLAYI KARIMIZ YOK”
- DIŞA BAĞIMLI POLİTİKADAN VAZGEÇİLMESİ GEREKİYOR
- TARIMDA EĞİTİM FAKTÖRÜ ŞART
Son yıllarda Türkiye, tarım alanında karşılaştığı zorluklarla dikkat çekiyor. Susurluk’ta “Lütfet” işletmesinin sahibi Halil Güler, uygulanan hatalı tarım politikalarının sonucunda ülkenin birçok stratejik üründe ithalata bağımlı hale geldiğini vurguluyor. Güler, “Girdi ve ürünlerde dışa bağımlı politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor” diyerek, tarım sektöründeki sıkıntıların üstesinden gelmek için acil bir dönüşüm gerektiğine işaret ediyor. Eğitim başta olmak üzere, sektördeki yeniliklerin sağlanması gerektiğine dikkat çeken Güler, tarımın tekrar güçlenebilmesi için üretimin şart olduğunu ifade ediyor. Artan maliyetler karşısında karın olmaması ve dışa bağımlı politikaların yarattığı tehlikeler, bu kritik sürecin önemini daha da artırıyor.
Susurluk’ta “Lütfet” işletmesi sahibi Halil Güler, Türkiye’de uygulanan hatalı tarım politikaları sonucu ülkenin birçok stratejik üründe ithalata bağımlı hale geldiğine dikkat çekti. Güler “Girdi ve ürünlerde dışa bağımlı politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor” dedi.
Halil Güler, “Dışa bağımlı” tarım politikalarının Türkiye’nin üretim kapasitesine büyük zarar verdiğini vurguladı. Ülkenin kendi tarımsal potansiyelini kullanmaktan uzaklaştığını ifade eden Güler, özellikle yerli girdi üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin tarımsal ürünlerde, özellikle stratejik olanlarda dışa bağımlılığının kırılması adına yerli üretim ve teknolojiye yatırım yapılması gerektiğini savundu.
Güler, bu noktada devlet desteklerinin ve doğru eğitim programlarının önemine dikkat çekti. Tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşturulabilmesi için üreticilerin yerel kaynakları kullanma konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Güler’ın bu ifadeleri, sektördeki mevcut sorunların çözümüne yönelik önemli bir çağrı niteliğindedir.
Yerli üretime verilen desteklerin arttırılması gerektiğini belirten Güler, düşük maliyetli yerli girdi temin edilmediği sürece üreticilerin uluslararası piyasalara karşı ayakta kalmalarının zor olabileceğini vurguladı. “Dışa bağımlı politikalardan vazgeçilmediği sürece, Türkiye’nin tarım alanında hak ettiği başarılara ulaşması mümkün değil,” diyerek dikkat çekici bir nokta daha sundu.
“Tarımın yeniden ayağa kalması için tarım konusunda eğitim alınmalı”
Türkiye’nin tarım sektöründeki sorunlarını aşabilmek ve dışa bağımlı politikalardan kurtulabilmek için öncelikle tarım eğitiminin artırılması gerektiği vurgulanıyor. Eğitim, sadece üreticilerin değil, aynı zamanda tarım politikalarını belirleyen kişilerin de doğru bilgiye erişimini sağlamak açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu sayede verimlilik artacak ve stratejik ürünlerdeki bağımlılık azaltılacaktır.
Tarımda eğitim almış bireyler, modern tarım tekniklerini uygulayarak üretim süreçlerini optimize edebilir ve girdi maliyetlerini düşürebilirler. Bunun yanı sıra, sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimseyerek, kaynakların etkin kullanımı sağlanmış olur. Eğitim programlarının sadece tarımsal üretimle sınırlı kalmayıp, pazarlama, yönetim ve finansal okuryazarlık gibi alanları da kapsaması gerekmektedir.
Eğitim yoluyla tarım sektörünü güçlendirmek, Türkiye’nin dışa bağımlı politikalardan kurtulması için atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır. Üretim kapasitelerinin artırılması ve tarımın ekonomik değerinin yükseltilmesi, eğitimle birlikte mümkün hale gelecektir.
“ÜRETİM OLMADAN OLMAZ”
Tarım sektöründe sürdürülebilir bir geleceğin inşa edilmesi için üretimin merkezde olduğu bir yaklaşım benimsenmesi şarttır. Gelişmiş ülkeler, tarım politikalarını oluştururken kendi iç dinamiklerini göz önünde bulundurarak üretimini artırmak amacıyla yenilikçi yöntemlere başvuruyor. Türkiye’de ise durum maalesef bunun tersine dönmüş durumda ve dışa bağımlı politikalar, yerel üretimi olumsuz etkiliyor.
Yerel üretimin artırılması, yalnızca tarımda değil, ekonominin tüm sektörlerinde önemli bir yerde durmaktadır. Tarımda çeşitli ürünlerin yeterli miktarda üretilmemesi, dışa bağımlılığı artırırken, aynı zamanda maliyetleri de etkileyerek üreticilerin kâr marjlarını düşürmektedir. Bu döngüden kurtulmak için yapılması gereken en önemli şey, üretimi artıracak politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasıdır.
Ayrıca, yerel üretimin sağlamış olduğu kalite ve güvenilirlik, tüketici preferanslarını da olumlu yönde etkileyecek ve böylece iç pazarın güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Üretim olmadan bu hedeflere ulaşmak mümkün görünmüyor ve Türkiye’nin dışa bağımlı politikalardan vazgeçerek kendi tarımına yatırım yapması gerekmektedir. Her şeyin başı üretimde gizli olduğu için, stratejileri bu yönde şekillendirmek şarttır.
“ARTAN MALİYETLERDEN DOLAYI KARIMIZ YOK”
Tarım sektöründe yaşanan artan maliyetler, çiftçilerin kârlılığını olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle girdi fiyatlarının sürekli artması, üreticilerin gelirlerini tehdit eder hale gelmiştir. Girdi maliyetlerindeki bu artış, tarımda dışa bağımlı olan ülkelerin sıkıntılarını derinleştirirken, aynı zamanda yerli üretimi sürdürme konusunda da büyük zorluklar yaşanmasına neden olmaktadır.
Dışa bağımlı politikaların etkisiyle, çiftçiler artan maliyetler altında ezilmekte ve bu durum tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Üreticiler, yüksek girdi maliyetleri ile başa çıkmakta zorlandıkları için, çoğu zaman yeterince üretim yapamaz hale gelmektedir.
Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve piyasada meydana gelen spekülasyonlar, çiftçilerin gelecekteki yatırım kararlarını da olumsuz etkilemektedir. Bu belirsizlik ortamında, tarım sektörünün yeniden ayağa kalkabilmesi için hem hükümetin hem de çiftçilerin ortak çaba göstermesi gerekmektedir. Dışa bağımlılığı azaltmak ve yerli üretimi artırmak adına yapılan stratejik hamleler, çiftçileri teşvik edecek ve kârlılıklarını artıracaktır.
Tarımsal üretimde mevcut maliyetlerin azaltılması ve sürdürülebilir bir üretim modeli oluşturulması, çiftçilerin kâr elde edebilmesi için elzemdir. Bu noktada, kamu ve özel sektör iş birliği büyük önem taşımaktadır.
DIŞA BAĞIMLI POLİTİKADAN VAZGEÇİLMESİ GEREKİYOR
Ülkemizin tarım sektörü, uzun yıllardır uygulanan dışa bağımlı politikaların etkisi altında büyük zorluklar yaşamaktadır. Bu durum, sadece üreticilerin değil, aynı zamanda tüketicilerin de olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Son yıllarda artan girdi maliyetleri ve ithalata bağımlılık, yerli üreticileri zor durumda bırakmakta ve tarımın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.
Tarımda kendi kendine yeterlilik, her ülkenin temel hedeflerinden biridir. Ancak, dışa bağımlı politikalar, üretim süreçlerini zayıflatmakta ve ülkenin tarımsal potansiyelini tam olarak kullanmasını engellemektedir. Yabancı ürünlere olan bağımlılık, yanı sıra yerli ürünlerin değerinin düşmesine ve çiftçilerin ekonomik olarak zorlanmasına yol açmaktadır.
Bunun yanı sıra, tarımda yapılan yanlış politikalar ve plansız uygulamalar, üretim kaybına sebep olmanın yanı sıra, tarım arazilerinin verimsiz kullanılmasına da yol açmaktadır. Tarımda yerli üretimin güçlendirilmesi için mevcut politikaların gözden geçirilmesi ve yeni, daha sağlıklı stratejilerin uygulanması gerekmektedir.
Sonuç itibarıyla, dışa bağımlı politikadan vazgeçmek için atılacak adımlar, hem tarımsal üretimimizin kalitesini artıracak hem de ülkemizin ekonomik bağımsızlığını pekiştirecektir. Bu nedenle, tarım politikasında köklü değişiklikler yapılmalı ve yerli üreticilerin desteklenmesi ön plana çıkarılmalıdır.
TARIMDA EĞİTİM FAKTÖRÜ ŞART
Tarım sektöründe, Dışa bağımlı politikaların önüne geçmek ve sürdürülebilir bir üretim yapmak için eğitim faktörü oldukça kritik bir rol oynamaktadır. Modern tarım teknikleri, doğru tohum seçimi, gübre kullanımı ve doğru sulama yöntemleri gibi konularda çiftçilerin eğitilmesi gerekmektedir. Bu konuda sağlanacak eğitimler, yalnızca bireysel üreticilerin değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin de güçlenmesine katkıda bulunacaktır.
Üreticilerin, tarımda yenilikleri takip etmesi ve uygulaması, rekabette avantaj elde etmelerini sağlayacaktır. Ayrıca, eğitim sayesinde çiftçiler, tarım ürünlerinin kalitesini arttırarak, iç piyasadaki talebi karşılamanın yanı sıra ihracat fırsatlarını da değerlendirebilirler. Tarımda bilgi paylaşımı ve deneyim aktarımı, özellikle genç nesil girişimcilerin sektöre katılımı için de teşvik edici bir unsur olacaktır.
Dışa bağımlı politikaların aşılarak bağımsız bir tarım yapısının oluşturulması için, eğitim alanında atılacak adımlar hayati öneme sahiptir. Eğitim, yalnızca tarımın değil, toplumun da geleceği için bir yatırım olarak değerlendirilmelidir.