Dolmabahçe Camii müezzini Fuat Yıldırım, Gezi protestoları sırasında ‘camide içki içildiği’ iddialarını çürüten açıklamalarıyla tanınmıştı. 10 yıl sonra İsmail Saymaz’a olanları anlattı. Yıldırım, yaşananları anlatırken, Cumhurbaşkanımızı yalanlamakla suçlandığını ve ölüm tehditleri aldığını belirtti.
Gezi Parkı protestoları sırasında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Camide bira içildi” iddiasını doğrulamayan ve şimdi CHP’nin milletvekili adayı olan Dolmabahçe Camii müezzini Fuat Yıldırım, yaşadıklarını Sözcü‘ye İsmail Saymaz’a anlattı.
“Saat geçtikçe şiddet ve panik artıyor. İçeridekiler kapıları kilitledi. Çünkü artık almıyor. Yaralı çok. Ya denize atacak kendini ya camiye girecek. Bir grup kepçeyi kapıyor, Dolmabahçe ofise doğru… Kıra kıra geliyor polis. Kabataş tarafı kesik. Gümüşsuyu kapalı. Açtım telsiz mikrofonu, minarenin ses sistemini. Başladım alana hitap etmeye. Dedim ki “İçeride sayısız yaralı var, lütfen baskı yapmayın, caminin kapısını açın ki yaralıları çıkaralım.” Biraz sakinleştirdim. Mikrofonu aldım. Çarpıcı bir ses olması lazım.
Tekbirle girdim camiden içeriye. Bütün kafalar döndü. “Caminin hocasıyım, bana biat etmezseniz, dışarıdaki arkadaşlarınız bizi yakacak, beni dinleyin, iznim olmadan polis müdahale edemez” dedim. Oturdular, dinlediler. Provoke edenleri susturdular. Milli ve dini duygularına dokunarak sakinleştirdim. “Bana söz verin, sizin adınıza polisle pazarlık yapacağım” dedim. Ayakkabı bulamadım. Çıplak ayakla çıktım. Pazarlık yaptım. Baskıyı azalttılar. Dedim ki ‘Çocuklar çıkabilirsiniz ama Taksim’e çıkmak yok.’ Sabah namazına doğru camiyi teslim aldık.
Güvenlikçiyle kontrol ettik. Caminin ikinci girişine girerken, kadınlar bölümünde pencere önünde ezik boş bir bira kutusu kırık kaldırım taşıyla beraber orada. Çocuğa diyorum ki, “Hiçbir şeye dokunmuyorsun, olay yeri inceleme ekibi gelecek, onlar açabilirsiniz derse temizlikçiler girsin. Bakan dahi gelse almıyorsunuz.”
“BU DELİL KARARTMAKTIR. NİHAYETİNDE OLDU”
Fuat Yıldırım olanları anlatmaya devam etti:
“Saat 9 civarı güvenlikçi geldi. “Hocam” dedi, “Camiye Meclis’ten birileri geldi.”
Bugün Milli Saraylar Başkanı olan Yasin Yıldız, “Meclis Genel Sekreter Yardımcısıyım. Camiyi görmemiz lazım” diyor. Memurlar korkuyor, açıyor. Yıldız ekibiyle beraber kamerayla çekim yapıyor. Olay yeri inceleme girmeden. Bu delil karartmaktır. Nihayetinde oldu.
İçeri girdim. Dedim ki “Beyefendi, siz izinsiz çekim yapamazsınız, suç işliyorsunuz.”
Pencerenin önünde olan bira kutusu yerdeydi. Cami içinde, yerde. Halının üzerinde.
Çıkarttım onları. Kapıları kilitledim.
Ertesi gün oldu. Radikal Gazetesi’ni açıyorum. Manşet. Bira kutusu mihraba atılmış, zumlanmış. Minbere atılmış, zumlanmış. Caminin göbeğine atılmış, zumlanmış. Sanki o bira kutusu, 10 tane bira kutusu.”
İsmail Saymaz, “Siz içki içildiğini gördünüz mü?” sorusu üzerine Yıldırım; “İçki içildiğini görseydik, biz o adamı yaşatır mıydık! Öyle bir anlatılıyor ki sanki masa kuruldu, alem yapıldı. Hatta bazı densizler öyle bir noktaya getirdiler ki, camide söylenmeyecek laflar. Yakışır mı bunlar ya! Peki biz neredeydik? Biz ölmüş müydük? Biri mabedimde sevişecek, içki içecek. Gözlerimle gördüm. Yaşlı bir amca girmek istedi elinde sigarayla. Belli dışarıda içmiş. O içerideki doktorlar geldi, tekme tokat attılar. “Burası mabet, sen böyle davranamazsın” diye.” yanıtını verdi.
“BANA BÖBREĞİNİ VERDİĞİ İÇİN MOBBİNGE UĞRADI”
Fuat Yıldırım olaylardan kısa bir süre sonra böbrek hastalığıyla mücadele etti. Böbreklerinde zaten rahatsızlık bulunan Yıldırım, yaşanılan olayların yarattığı stres ve üzüntünün durumu ciddileştirdiğini söyledi. Müezzin arkadaşı Mahmut Ceylan’ın böbreğini vermesi sonucu hayatta kaldı. Katıldığı programda bu olaya ilişkin, “Öyle enteresan bir şey ki, bana böbreğini veren çocuk var ya, ona bile mobbing yapıyorlar. Bana böbreğini verdiği için. Bana yaşam hakkını verdiği için. Böyle Müslümanlık olur mu?” dedi.
“SEN NASIL YALANLARSIN ERDOĞAN’I”
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinglerde ‘Camide içki içtiniz, ayakkabıyla girdiniz’ demesi ve bunu sıklıkla yapması Fuat Yıldırım’ın tehdit edilmesine hatta şiddet görmesine sebep olmuş:
“Her gündem olunca tehditler başlıyor. Açıyor adam bana telefon, ‘bak’ diyor, ‘basına çok malzeme veriyorsun, seni kafanı kırarım’ diyor. Bunlar benim yiyip yutacağım şeyler değil. ‘Peki, gel kafamı kır.’ En nihayetinde yapıldı o. Benzin istasyonu var Dolmabahçe’de. Akşam olduğu zaman bakkal market yok. Ancak benzin istasyonundan faydalanabiliyoruz. O zaman daha lojmanı boşaltmamıştım. Lojmanı polis zoruyla boşalttırdılar. Bir şey lazım oldu. Benzinliğe giderken, demek takip edilmişiz yatsı namazından sonra. Herhalde denk gelmez altı kişi tarafından elinde silahla falan. ‘Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı’ diye paldır kültür saldırıya geçtiler. Boğuştuk, boğuştuktan sonra biri silah çekti. Dedim ki ‘Çektin sık o zaman.’ Cesaret alamadı. Silahın kabzasıyla vurdu. Derimi yırttı, aldı götürdü. Geri dönmek mecburiyetinde kaldım. Evde hasta baldızım var, kanser hastası, biz bakıyoruz. Genç kızım var. Kafamın kırığını ve kanı görmemesi lazım. Travma açar. Kan durmuyor. ‘Böyle olmaz seni hastaneye götürelim’ dediler. ‘Basına düşer’ dedim. Kanamayı kan taşı sürte sürte durdurmuşum.”
Kaynak: SZC TV ve sözcü.com