By using this site, you agree to the Privacy Policy and Terms of Use.
Accept
Bandırma HaberleriBandırma HaberleriBandırma Haberleri
Notification Show More
Font ResizerAa
  • Özel Haber
  • Siyaset
    • CHP
    • AKP
    • MHP
  • Spor
    • Fenerbahçe
    • Beşiktaş
    • Trabzonspor
    • Galatasaray
    • Uefa Avrupa Ligi
    • Şampiyonlar Ligi
    • Basketbol
  • Magazin
  • Sağlık
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Sanat
  • Teknoloji
  • Kadın
  • Yerel
  • E-Gazete
  • Ulusal Haber
  • Köşe Yazısı
Reading: “Türkiye olarak adalar (Ege Deniz’inde) meşru haklarımız bulunmaktadır”
Share
Bandırma HaberleriBandırma Haberleri
Font ResizerAa
Ara
  • Son Dakika
  • Gündem
  • Ekonomi
  • Spor
  • Magazin
  • Asayiş
  • Politika
  • Dünya
  • Köşe Yazısı
Have an existing account? Sign In
Follow US

Ana Sayfa - Genel - “Türkiye olarak adalar (Ege Deniz’inde) meşru haklarımız bulunmaktadır”

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, “Doğu Akdeniz’de Yunan Yayılmacılığı ve Mavi Vatan” konulu konferans gerçekleştirildi. Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, "Türkiye olarak adalar (Ege Deniz'inde) meşru hakları
GenelYerel

“Türkiye olarak adalar (Ege Deniz’inde) meşru haklarımız bulunmaktadır”

Last updated: 10 Ekim 2024 22:14
admin
Published: 10 Ekim 2024
Share
(SOLDAN SAĞA) PROF. DR. ENGİN BEKSAÇ, EM. TÜMAMİRAL CİHAT YAYCI, DERNEĞİN KURUCU GENEL BAŞKANI SEMİH TUFAN GÜLALTAY, CEZA HUKUKU VE KRİMONOLOJİ DERNEĞİ BAŞKANI CANDAŞ GÜROL (SUAT SALGIN/BALIKESİR-İHA) Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr.Cihat Yaycı, "Türkiye olarak adalar (Ege Deniz'inde) meşru haklarımız bulunmaktadır" dedi.
SHARE

Ayvalık’ta gerçekleşen konferansta, Türk hakları ve mavi vatan doktrini üzerine önemli görüşler paylaşıldı. Detaylar için tıklayın.Türkiye, Ege Denizi’nde adalar üzerindeki meşru haklarıyla uluslararası alanda önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu bağlamda, Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde gerçekleştirilen “Doğu Akdeniz’de Yunan Yayılmacılığı ve Mavi Vatan” konulu konferans, bu hakların yasal çerçeve içerisindeki gerekliliğini vurguladı. Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte, Türkiye’nin adalar üzerindeki haklarının altı çizildi. Ayrıca, çeşitli akademisyen ve uzmanların katılımıyla yapılan tartışmalarda, Ege Denizi’nde ulusal çıkarlarımızın korunmasının önemi ele alındı. Bu yazı, konferansta öne çıkan görüşler ve yapılan açıklamalar ışığında, Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki hakları ve bu hakların korunmasının neden bu kadar önemli olduğunu ele alacaktır.Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde gerçekleştirilen “Doğu Akdeniz’de Yunan Yayılmacılığı ve Mavi Vatan” konulu konferans, bu alandaki önemli meseleleri gündeme taşıdı. Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, burada yaptığı konuşmada, Türkiye olarak Ege Denizi’ndeki adalar üzerinde meşru haklarımız bulunduğunu vurguladı. Konferansın ana teması olan Yunan yayılmacılığına karşı çıkış, katılımcılardan büyük ilgi gördü. Yaycı, bu durumun sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik boyutları olduğunu da belirterek, bu süreçte uluslararası hukukun referans alınması gerektiğini ifade etti. Türkiye olarak bu hakların korunmasının, ulusal güvenlik açısından hayati önem taşıdığını sözlerine ekledi.

Contents
PROF. DR. BEKSAÇ, “EOLYA, TÜRK COĞRAFYASIDIR”SEMİH TUFAN GÜLALTAY, “MAVİ VATAN DOKTRİNİNE SAHİP ÇIKMAK, HER TÜRK’ÜN VAZİFESİDİR”CANDAŞ GÜROL, “YUNANLILARIN TÜRKLERE YAPTIKLARI MEZALİM DEĞİL, SOYKIRIMDIR”“AYVALIK’IN BU GÜZEL ADASINA ALİBEY YERİNE ‘CUNDA’ DİYENLER; ATATÜRKÇÜ VEYA CUMHURİYETÇİ OLAMAZ”CİHAT YAYCI, “TÜRKİYE OLARAK ADALAR (EGE) DENİZİ’NDE MEŞRU HAKLARIMIZ BULUNMAKTADIR”Türkiye Olarak Adalar (Ege Denizinde) Meşru Haklarımız

PROF. DR. BEKSAÇ, “EOLYA, TÜRK COĞRAFYASIDIR”

Prof. Dr. Beksaç, Eolya’nın tarihsel ve coğrafi önemi üzerine yaptığı konuşmasında, bu bölgenin Türk coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. Eolya’nın tarihsel olarak Türk milletinin kültürel ve sosyal yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. Eolya, tarihi süreçte birçok farklı milletin hakimiyetine girmiş olsa da, asıl sahibi olan Türklerdir.

Konferansta, Eolya adalarının stratejik konumunun yanı sıra, Türkiye’nin deniz yetki alanları içindeki yerinin de altını çizen Beksaç, “Türkiye olarak, bu tür coğrafi unsurları korumak ve sahiplenmek boynumuzun borcudur. Eolya, Türk coğrafyasıdır, bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Bu bağlamda, Türkiye’nin Türkiye olarak adalar üzerindeki haklarını savunmasının önemine dikkat çekti. Ayrıca, bu durumun uluslararası ilişkilerdeki yansımalarını da değerlendirerek, Türk dış politikasının güçlenmesi gerektiğini ifade etti.

SEMİH TUFAN GÜLALTAY, “MAVİ VATAN DOKTRİNİNE SAHİP ÇIKMAK, HER TÜRK’ÜN VAZİFESİDİR”

Semih Tufan Gülaltay, Mavi Vatan Doktrini’nin önemine dikkat çekerek, bu doktrinle birlikte Türkiye’nin denizlerdeki haklarının korunmasının yalnızca devletin değil, aynı zamanda her bir vatandaşın da vazifesi olduğunu vurguladı. Gülaltay, Türkiye’nin deniz sınırlarının ve doğal kaynaklarının korunmasının bugünün koşullarında daha önce hiç olmadığı kadar hayati bir konu haline geldiğini belirtti.

“Türkiye olarak” ulusal savunma ve diplomasi stratejilerinin bir parçası olarak, Mavi Vatan Doktrini’nin desteklenmesi gerektiğini ifade eden Gülaltay, bu doktrinin, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki haklarının uluslararası hukuk çerçevesinde savunulması adına kritik bir rol oynadığını söyledi.

Gülaltay, ayrıca Türkiye’nin denizlerdeki çıkarlarının, sadece askeri ve stratejik bir mesele olmadığını; aynı zamanda ekonomik ve sosyo-kültürel boyutlarının da olduğunu vurguladı. “Her Türk’ün, Mavi Vatan Doktrini’ne sahip çıkması, bu bilinci geliştirmesi gerekiyor” diyerek, bu konudaki duyarlılığın artırılması gerektiğinin altını çizdi.

Gülaltay, Türk milletinin geçmişte yaşadığı sıkıntılardan ders alarak, gelecekte benzer durumların yaşanmaması için birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesinin önemini vurguladı. Mavi Vatan, yalnızca denizlerimiz değil, aynı zamanda özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın ve geleceğimizin teminatıdır diyerek, dinleyicilere güçlü bir mesaj iletti.

CANDAŞ GÜROL, “YUNANLILARIN TÜRKLERE YAPTIKLARI MEZALİM DEĞİL, SOYKIRIMDIR”

Ayvalık’ta gerçekleştirilen konferansta, Candaş Gürol, Yunanistan’ın Türk halkına karşı uyguladığı politikaların ciddiyetine dikkat çekerek bu durumun sadece bir mezalim değil, aynı zamanda bir soykırım olduğunu vurguladı. Gürol, tarih boyunca Türklerin yaşadığı topraklarda, Yunanların sistematik bir şekilde uyguladığı baskı ve zulmü detaylandırdı. Özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren meydana gelen olayları örnek göstererek, bu süreçte Türk nüfusunun önemli ölçüde azaltıldığını ifade etti.

Gürol’un açıklamalarında, bu tür tarihî olayların unutturulmaması gerektiğinin altı çizildi. Bizim tarihimizde yaşanan bu tür acı olaylar, gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılmalı; aksi takdirde geçmişin derslerinden hiçbir şekilde yararlanamayız. diyerek, tarih bilincinin önemine değindi. Aynı zamanda, Türkiye olarak adalar üzerindeki meşru haklarımızın da korunmasına vurgu yaptı.

Candaş Gürol, Türkiye olarak bu meselelerde birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin ve ulusal davaları sahiplenmenin gerekliliğini söyledi. “Bütün Türk toplumu, geçmişte yaşanan bu acılara karşı duyarlı olmalı ve birlik içerisinde hareket etmelidir” şeklinde konuştu.

Candaş Gürol’un ifadeleri, Yunan yayılmacılığına karşı Türkiye’nin duruşunu ve adalar üzerindeki haklarını koruma konusundaki kararlılığını güçlü bir dille dile getirmiştir. Türkiye olarak geçmişten ders alarak, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için çalışmalıyız.

“AYVALIK’IN BU GÜZEL ADASINA ALİBEY YERİNE ‘CUNDA’ DİYENLER; ATATÜRKÇÜ VEYA CUMHURİYETÇİ OLAMAZ”

Ayvalık, tarihi ve doğal güzellikleriyle bilinen bir yer olup, bu güzel adanın tanımı ve isimlendirilmesi, kültürel ve milli bir duruş sergilememiz açısından oldukça önemlidir. “Alibey” adı, tarihi bir öneme sahiptir ve bu adanın köklü geçmişini yansıtır. Ancak, son yıllarda bu adanın ‘Cunda’ olarak anılması, sadece ismin değişmesi değil, aynı zamanda köklü kültürel bir mirasın da göz ardı edilmesi anlamına gelir.

Türkiye olarak, kendi tarihimize ve kültürel kimliğimize sahip çıkmak hepimizin sorumluluğudur. Bu bağlamda, bizler adalarımızın isimlerini değiştiren veya bu isimleri çarpıtan söylemlere karşı çıkmalıyız. Bir adanın isminin değiştirilmesi, o adanın tarihi ile olan bağımızı zayıflatır ve toplum olarak kültürel bir kopuşa sebep olabilir.

Bu nedenle, Ayvalık’ın bu güzel adasına Türkiye olarak sahip çıkmak ve ‘Alibey’ ismini korumak, yalnızca tarihi bir mesuliyet değil, aynı zamanda Atatürk’ün ve Cumhuriyet değerlerinin de bir gereğidir. Tarihimizi ve kültürümüzü yaşatmak adına, bu tarz yanlış adlandırmalara karşı duruş sergilemek, hepimizin ortak vazifesidir.

MEKÂNLARIN RUHU, MEKÂN İSİMLERİNİN HAFIZASI VARDIR

Mekânlar, tarih boyunca üzerinde yaşadığımız, kültürümüzü şekillendiren ve kimliğimizi oluşturan önemli alanlardır. Her mekân, sadece fiziksel bir yer değil; aynı zamanda ait olduğumuz kültürün, geleneklerin ve anıların birer yansımasıdır. Bu bağlamda, mekân isimleri de büyük bir öneme sahiptir. Çünkü mekân isimleri, geçmişten bugüne uzanan bir hafızayı barındırır; köklerimizi, kültürel zenginliklerimizi ve toplumsal değerlerimizi temsil eder.

Özellikle Türkiye gibi tarihi ve kültürel zenginliklerle dolu bir ülkede, mekân isimlerinin değiştirilmesi ya da tahfif edilmesi, sadece bir ismin kaybı değil, aynı zamanda geçmişe yönelik bir unutuşun habercisi olabilir. Bu durum, halkın manevi dünyasına ve kültürel kimliğine zarar verir. Dolayısıyla, Türkiye olarak adalar ve diğer mekânların isimlerine sahip çıkmak, her bireyin görevi olmalıdır. Böylece hem geçmişimizi korur hem de geleceğe daha sağlam adımlarla ilerleyebiliriz.

Bu noktada, Ayvalık’ın Cunda adası gibi yerlerde yaşanan isim tartışmaları ve uygulamaları; sadece bir coğrafi ismin ötesinde, kültürel ve tarihsel hafızamızın da sorgulanmasına zemin hazırlamaktadır. Bu bağlamda, herkesin üzerine düşen sorumluluk, kendi köklerine sahip çıkmak ve bu değerleri gelecek nesillere aktarabilmektir.

CİHAT YAYCI, “TÜRKİYE OLARAK ADALAR (EGE) DENİZİ’NDE MEŞRU HAKLARIMIZ BULUNMAKTADIR”

Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Ayvalık’ta düzenlenen konferansta Ege Denizi’nde Türkiye’nin Türkiye olarak sahip olduğu meşru hakları vurguladı. Yaycı, uluslararası hukuk bağlamında Türkiye’nin adalar üzerindeki haklarının tartışılmaz olduğunu belirtti. Özellikle, Yunanistan’ın geçmişteki genişleme politikalarının Türkiye için teşkil ettiği riskleri dikkate alarak, bölgedeki stratejik duruş gerekliliğini ifade etti.

Yaycı, Türkiye’nin karşılıklı görüşmelerde bulunarak bu haklarını savunması gerektiğine dikkat çekti. Bunun yanı sıra, uluslararası platformlarda yer almaktan kaçınmaması gerektiğini de vurguladı. Ege Denizi’nde bulunan adaların geçmişi ve stratejik önemi, Türk dış politikasının önemli bir parçasıdır. Yaycı, şu ifadeleri kullandı:

“Tüm dünya, Türkiye’nin bu adalar üzerindeki meşru haklarını tanımak zorundadır. Bizim haklarımız, sadece askeri değil, aynı zamanda tarihi ve hukuksal bir temele dayanmaktadır.”

Bu bağlamda, Türkiye olarak ulusal çıkarlarımızı korumak adına kararlılıkla hareket etmemiz gerektiği ortaya kondu. Ege’ye dair hakların müzakere edilmesi gerektiği de bir diğer önemli noktadır. Bu durum, yalnızca askeri bir tehdit olarak değil, aynı zamanda diplomatik bir mesele olarak değerlendirilmelidir.

Konferans Başlığı Konuşmacı Önemli Noktalar
Doğu Akdeniz’de Yunan Yayılmacılığı ve Mavi Vatan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı Türkiye’nin adalar üzerindeki hakları ve uluslararası hukuk

Bölgedeki dengelerin sağlanabilmesi için Türkiye’nin haklarına sahip çıkması ve yürütmesi gereken stratejileri belirlemesi hayati önem taşımaktadır. Bu tür konferanslar, ulusal bilincin ve kamuoyunun farkındalığını artırmak adına kritik bir rol oynamaktadır.

Türkiye Olarak Adalar (Ege Denizinde) Meşru Haklarımız

Türkiye olarak, Ege Denizindeki adalar üzerinde tarihsel ve hukuki olarak meşru haklarımız bulunduğu birçok uluslararası anlaşma ile belgelenmiştir. Bu bağlamda, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması gibi temel belgeler, Türkiye’nin adalar üzerindeki haklarını net bir şekilde belirlemektedir. Özellikle, bu antlaşmalar, askeri stratejik öneme sahip bölgelerde Türkiye’nin egemenliğini pekiştiren maddeler içermektedir.

Deniz yetki alanlarımızın belirlenmesi açısından da 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi önemli bir rol oynamaktadır. Bu sözleşmeye göre, kıyı devletleri uluslararası hukuka uygun bir biçimde deniz yetki alanlarını kullanma hakkına sahiptir. Türkiye olarak, bu haklarımızı savunurken, uluslararası hukuk çerçevesinde argümanlarımızı güçlendirmek amacıyla akademik ve siyasi platformlarda yer almamız gereklidir.

Adalar üzerindeki haklarımızı tanıtırken, Yunanistan’ın yayılmacı politikalarını da ele almak önemlidir. Ege Denizi’nde yaşanan gerilimler, yalnızca iki ülkenin siyasi ilişkilerindeki sorunları değil, aynı zamanda bölgede barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin adalar üzerindeki hukuki haklarını savunmak, uluslararası diplomasi açısından kritik bir öneme sahiptir.

Antlaşma Bölüm Açıklama
Lozan Antlaşması 13. Madde Adaların silahsızlandırılması ve Türkiye’nin güvenliği açısından stratejik konumları
Paris Antlaşması 1. Madde Adalar üzerindeki egemenliğin belirlenmesi

Türkiye olarak Ege Deniz’nde sahip olduğumuz meşru hakları korumak, sadece milli bir sorumluluk değil, aynı zamanda uluslararası platformlarda bu hakların tanınmasını sağlamak adına atılması gereken adımlardır.

Atatürk ölümünün 84. yıl dönümünde törenlerle anıldı
Ahmet Akın, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Heyecanla Karşılanıyor
Son 24 saatte korona virüsten 229 kişi hayatını kaybetti
KLASİK OTOMOBİLLER RALLİSİ AYVALIK’TA BAŞLADI
Necmi Sert; “Adaylık sürecinde seviyeyi düşürmeyeceğiz “
Share This Article
Facebook Email Print
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.

Bunları da beğenebilirsiniz

Bandırma Belediyesi’nin ihtiyaç sahiplerine destek olmak amacıyla hayata geçirdiği Sosyal Market açıldı.
EkonomiYerel

SOSYAL MARKET AÇILDI

20 Ağustos 2023
Üniversitelerde Kadın Cinayetlerine Tepki Öğrenciler Siyah Giyindi
Yerel

Üniversitelerde Kadın Cinayetlerine Tepki: Öğrenciler Siyah Giyindi

7 Ekim 2024
Trakya Birlik Manyas Yağlı Tohumlar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Kalpakçı yaptığı açıklama da diğer ürünler ile kıyaslandığında daha az bir maliyet ile üretimi gerçekleşen ayçiçeği ekiminin artmasının ülkemiz içinde önemli bir gelişme olarak görüldüğünü söylerken, kooperatifin 265 aktif ortağa sahip olduğunu ve geçen yıl ilçe genelinde 28-30 bin dekar arazi de ayçiçeği ekiminin gerçekleştiğini bu yıl da bu rakamın üzerine çıkılmasının beklendiğini söyledi.
Yerel

Manyas’lı Üretici Ayçiçeği Üretimine Yöneldi

23 Haziran 2023
Balıkesir  Ayvalık'ta , yasa dışı yollarla Yunanistan’ın Midilli Adası’na gitmek isteyen göçmenler, Yunanistan unsurları tarafından Türk karasularına geri itildi. 56 göçmen kurtarıldı.
Yerel

AYVALIK’TA ÖLÜME TERK EDİLEN 56 GÖÇMEN KURTARILDI

9 Haziran 2023

Kategoriler

  • Gündem
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Yerel
  • Spor
  • Magazin
  • Teknoloji
© Velhasıl Gazetesi. Tüm hakları saklıdır.
Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?