PKK’ya katılan S.A.’nın itirafları ile terör örgütünün gerçek durumu, gençlerin durumu ve annelerin çığlığı gözler önüne seriliyor.Son yıllarda, Türkiye’nin güvenlik güçleri tarafından yürütülen faaliyetler terörle mücadelede önemli bir ivme kazandı. Özellikle, Türk SİHA’larının teröristlerin sığınaklarını etkili bir şekilde hedef alması, PKK örgütü üzerindeki baskıyı artırdı. Batman’dan İstanbul’a çalışmak için gittikten sonra PKK’ya katılan ve “Berxwedan” kod adıyla bilinen S.A.’nın itirafları, örgütün iç yapısını ve karşılaştığı zorlukları gözler önüne seriyor. “İHA, SİHA’lar bize nefes aldırmıyordu” diyen terörist, gençlerin savaşa katılmalarını ve aileleriyle birlikte çığlık atan Diyarbakır annelerini de dile getiriyor. Bu etkileyici itiraflar, terörle mücadelede alınan önlemlerin ne kadar kritik olduğuna işaret etmekte.
Berxwedan kod adlı S.A., Batman’dan İstanbul’a çalışmak için gittiği süreçte terör örgütü PKK’ya katılma kararı aldığını ve bu tercihin kendisine ağır yenilgilere mal olduğunu itiraf etti. S.A., PKK’nın iç yapısındaki bozulmalar, gençlerin örgüte kazandırılmasındaki zorluklar ve Türkiye’nin artan askeri gücünün etkilerini aktardı. Özellikle, Türk SİHA’larının faaliyetlerinin örgütün moral ve motivasyonunu düşürdüğünü ifade ederken, bu durumun onları kaçmaya zorladığını belirtti. Terör örgütü içindeki disiplinin giderek zayıfladığına ve boğuşma içinde olduklarına dikkat çeken S.A., teslim olmanın bir kurtuluş yolu olduğunu düşündüğünü dile getirdi. S.A.’nın itirafları, PKK’nın geleceği üzerine önemli ipuçları sunarken, teslim olmanın da teröristlerin gözünde bir seçenek haline geldiğini göstermektedir.
“İHA, SİHA’lar bize nefes aldırmıyordu”
‘Berxwedan’ kod adlı S.A., teslim olduktan sonra yaptığı açıklamalarda, Türk SİHA’larının ve İHA’larının terör örgütü PKK üzerindeki etkilerini vurguladı. Uzun bir süre dağlarda ve mağaralarda yaşadıklarını belirten S.A., Türkiye’nin insansız hava araçlarının (İHA) faaliyetlerinin kendilerini sürekli tehdit altında hissettirdiğini ifade etti. “Artık rahat bir şekilde hareket edemiyorduk. Her an bir saldırıya uğrama korkusuyla yaşıyorduk,” diyerek bu durumun psikolojik etkilerini de dile getirdi.
Terörist, SİHA’ların etkili saldırılarının ardından, örgütlerin artık daha fazla saklanma ve gizlenme yöntemlerine yöneldiğini belirtti. “Kazdığımız mağaralar bile zaman zaman yeterli olmuyordu. Her seferinde yeni güvenlik önlemleri almak zorunda kalıyorduk,” şeklinde yaptığı açıklama, terör örgütünün içinde bulunduğu zor durumu gözler önüne serdi. Bu durum, örgütün gençlerden oluşan kadrosunun motivasyonunu da etkileyerek, birçok kişinin teslim olmasına neden oldu.
S.A., “Teslim olan” terörist sayısının artmasının altında yatan nedenlerden birinin de Türk İHA ve SİHA’larının yarattığı bu baskı olduğunu vurguladı. Bu noktada, PKK’nın kayıplarının artması ve kendilerini koruma çabalarının yetersiz kalması, teslim olanların sayısını artıran önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
“Gelenler 13-14 yaşlarında çocuklardı”
Terör örgütü PKK’ya katılan gençlerin yaşı, örgütün gelecek stratejileri açısından önemli bir konu haline gelmiştir. Teslim olan S.A., örgütün saflarına katılanların çoğunun 13-14 yaşlarındaki çocuklar olduğunu belirtmiştir. Bu durum, gençlerin manipülasyona açık olduklarını ve terörist örgütlerin hedef alındıklarını göstermektedir. Ailelerin kaygıları artarken, bu çocuklar, bilinçli bir seçim yapmadan Öcalan’ın ideolojisinden etkilenerek dağa çıkmaktadırlar.
Ayrıca, S.A. açıklamalarında, bu yaş grubundaki çocukların terör örgütüne katılımlarının ardında yatan sosyal ve ekonomik sebeplere de dikkat çekmiştir. Gençlerin çoğu, ailevi sorunlar, maddi yetersizlikler veya kötü şartlar nedeniyle bu yolda ilerlemekte ve daha sonra terör örgütü içinde kendi yerlerini bulmaya çalışmaktadırlar.
Bu durum, hem bireyler hem de toplum için yıkıcı bir etki yaratmaktadır. S.A., gençlerin, dağda yalnızca fiziki olarak değil, psikolojik olarak da büyük bir baskı altında olduğunu ifade etmiştir.
“Diyarbakır annelerinin çığlığını duyar olduk”
Terörist S.A., örgütteki sürecinin zorluğuna ve yaşanan dramatik olaylara dikkat çekerken, Diyarbakır annelerinin sesiyle birlikte kendi iç hesaplaşmalarının da derinleştiğini vurguladı. Bu süreçte, annelerin kayıplarını aramak için yürüttükleri mücadelenin, hem bireyler hem de topluluk üzerinde yarattığı etkileri anlattı. Teslim olan bir terörist olarak, artık bu çığlığın sadece bir ses değil, içsel bir his haline geldiğini hissetti.
Diyarbakır annelerinin gözyaşları ve acıları, ülkenin doğusunda yaşanan çatışmaların en somut örnekleri arasında. S.A. bu annelerin çığlıklarının kendilerini nasıl etkilediğini ve her gün yaşanan kayıpların bir vicdan azabına dönüştüğünü ifade etti. Terör örgütündeki yaşamı boyunca, bu annelerin ruh halini hissetmenin kendisini derinden etkilediğini ve dirençlerinin, terk ettikleri dünya için gerçek bir cesaret simgesi olduğunu söyledi.
“Artık onlara daha fazla kayıptan bahsetmek istemiyoruz” diyen S.A., annelerin çığlıklarının, örgütün yok oluşuna dair bir işaret olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Bu noktada, onların sessiz çığlığının, kendisi için bir dönüş noktası olduğunu ve bu çığlığı duyan herkesin, terörizme karşı durması gerektiğini vurguladı.