Muhteşem bir güven bunalımı yaşıyor ülke. Bundan en çok nemalanan siyaset kurumu.
Çünkü herkes kendine yakın hissettiğine inanıyor. Ya da inanmak istediğini dinliyor. Basın başı çekiyor.
Öylesine ki bırakın yorumlarını sıradan haberleri bile teyit edilme ihtiyacı taşıyor.
Halk buna alıştı. Kendisini mutlu edecek gazeteleri okuyor, kendisi gibi düşünen kanalları izliyor.
Bu da toplumun tez- anti tez’den hareket ederek sentez yapmasını olanaksızlaştırıyor.
Sonuçta toplum mühendisliği istediği gibi bir toplum inşaa etmekte zorlanmıyor.
Önceden basın halkın gözü kulağı idi. En azından öyle algılanırdı.
Şimdi genelde şirketlerin gözü kulağı hatta sopası.
Öyle olunca da böyle oluyor işte. Devlet ihaleleri ile zenginleşmiş şirketlerin iş takip aracı olmaktan ve maaşa bağlanmış sözde köşe yazarları ile toplumu siyasetin emirleri doğrultusunda dizayn etmekten gayrı bir özellik taşımıyor.
Yani halkın gözü kör, kulağı duymuyor, dili dönmüyor.
Bir de demokrasinin olmazsa olmazı yargı var ki…Girsek çıkamayız.
Belki her operasyon doğru, her tutuklama yerinde, her kayyum olması gereken…. lakin halkın en az yüzde altmış beşi hiçbirine inanmıyor.
Adalet olmazsa çok normal de bu.
Halk içinden de olsa soruyor: ” Hiç mi Ak partili belediyede çeyrek asırdır tek yolsuzluk, tek usulsüzlük, tek ihaleye fesat karıştırma… yok?
Niye sadece CHP’li belediyeler???
Ve bu operasyonlar niye İMAMAOĞLU cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra başladı?
Adalet nerede?
Bu durumda ,yerel basının ve yerel yönetimlerin sorumluluğu bir kez daha artıyor.
Yerel basın, halkın gözü, kulağı ve dili ;yerel yönetimler de keyfiyeti bir kenara bırakıp yasalara uyma ve adaletli davranma konusunda örnek olacak.
Oluyor mu? Siz yerel basını değerlendirin.
Biz yerel yönetimi:
Olsa, yeşil alana tuvalet inşa etmez. Kendisini eleştiren gazetecilerin evinin önüne çöp tenekesi koymaz.
Seçim öncesi verdiği sözleri bir gözden geçirir.
Ce hızla harekete geçer.
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN