Artan enflasyonla birlikte alım gücünün düşmesiyle her yıl tatil yapan vatandaşlar artık tatil kalitesinden taviz vermeye başladı. Artan otel fiyatları ve tatil masrafları tatil severleri camping yerlerine ve doğa içine çekmekte. Tabii yıllardır tatilini ultra lüks, her şey dahil gibi konseptte yapan insanlar için çadırda yaşamanın, doğada yaşamanın zorlukları caydırıcı olabiliyor. Ancak tüm zorluklara rağmen çadır hayatından vazgeçmeyen kişilerde yok değil.
Şimdi gelelim çadır hayatının avantajlarına ve dezavantajlarına…
Ekonomik bir tatil gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Akaryakıt, yiyecek/içecek satın almalarınız dışında pek bir harcama doğmaması ciddi bir avantaj.
Daha fazla şehri, doğal ve tarihi güzelliği deneyimleme şansı buluyorsunuz. Otelden dışarı dahi çıkmadan tatil yapan nice insanlar olduğunu düşünürsek bu da ciddi bir avantaj.
Sabah uyandığınızda manzaranızı kendiniz seçebiliyorsunuz. Aynı pencereden üst üste dışarı bakmak, her sabah aynı manzaraya uyanmak zorunda kalmamak da bir avantaj.
Sabahları erken kalkmak durumunda kalıyorsunuz. Bir kaç günlük bir tatile çıkıyorsunuz ve eğer bir otel odasında konaklamayı tercih ederseniz uykuya yenik düşme ihtimaliniz kuş sesleriyle dolu bir ormanlık alana kıyasla kat kat daha yüksektir. Haliyle tatilinizin daha dolu geçmesi de kaçınılmaz bir avantaj.
Çadırın dezavantajlarına gelirsek
En büyük dezavantaj ‘tatilde de mi bir şeyler yapmak zorundayım?’ sorusuyla kendinizi karşı karşıya bulmak oluyor. Çadırı kurmak, yemeği hazırlamak, bulaşığını yıkamak gibi şeyler size zor geliyorsa bu dezavantaj sizi demoralize edebilir. Ben aksine bu eylemlerden keyif alan bir yapıdayım.
Eşiniz evde yemek hazırlıyor, temizliği yapıyor ise tatilde de bunları yapan bir profilde olmayı istemeyebilir. Bu yazıyı yazan bir erkek olarak şunu söylemeliyim ki kamp tatilinde ağır işlerin tamamını ben yaparım ve eşime yalnızca keyif almayı bırakırım. Çünkü bu aslında en çok da onun tatili olarak geliyor bana. Paşalar gibi bakıldığım koca bir senenin ardından keyfini sürdürmeyi kendime vazife biliyorum. Beyler, bu konuda bence bize daha çok iş düşüyor.
Duş ve kişisel bakım… Buna ciddi bir parantez açmakta fayda var. Arkadaşlar kamp tatilinde tam anlamıyla dört dörtlük bir hijyen unsuru sağlamak bence mümkün değil. Neticede duş almak için temin edeceğiniz aparatlar bile ister istemez toprakla ve dolaylı yoldan çamurla temasınızı mümkün kılıyor.
Saç kurutma makinesi, düzleştirici ve hatta buharlı ütü bile götürüyoruz yanımızda ama hiçbiri lüks bir otelin size ücrete dahil sunacağı hizmetler kadar imkan vermez.
Şayet bir kampingte kalıyorsanız, ki bu bence eşinizle veya ailenizle tercih edeceğiniz birinci sıra şeylerden olabilir. Bu durumda çamaşır, bulaşık, duş, lavabo gibi unsurları büyük oranda daha kaliteli hale getirebilirsiniz. Fakat umumi kullanım alanları size tahsisli bir otel odasının konforunu vermeyecektir.
Güvenlik konusunda kendinizce çözümler üretmenizde fayda var. A,B,C planları, doğal unsurlar ve beşeri tehditlere karşı alınacak önlemler size kalmış diyebilirim.
Kuyruklu yıldızlı bir otelle dağ başını veya deniz kenarını kıyaslayamam… Avantajlar ve dezavantajları kıyaslayıp tatilinizi ona göre belirlemekte fayda var.
Size şunu söyleyebilirim tecrübe ile sabittir.
Otel tatiline imkanınız yetmiyorsa eşinizde kampinglere çadırlara alışkın değilse ona kampçılığı sevimli gösterip sadece avantajlarını göstermeyin. Yoksa gittiğiniz kamping yerlerindeki olumsuzluklar tatilinizi burnunuzdan getirip tatil yapmasaydık daha iyiydi dedirtir.
YAZAR: Eyüp DEMİREZEN