Hayat bu yarının ne getireceği belli olmaz. Kimse kimsenin yara bandı olmasın, her yaranın bir sebebi ve bir iyileşme süreci vardır. Kimi bel bağladığı işine, kimi bel bağladığı sevdiğine, kimi bel bağladığı aşına anlamlar yükler ve bu yüklediği anlamlara körü körüne bağlanır. Ve bu bağlanma süresi bağımlıları sebep olur. Kendi iç dünyasında takıntı haline getirir bu durumu, Nedensiz yüklenen anlamlar anlamını yitirdiğinde yokuş aşağı düşerken; yaralanmamak, yara almadan iyileşme imkansızdır.
Vazgeçemediklerimiz yüzünden hayatı, anı ıskalarız bilmeden. İyileşmek için bir el, bizi kendimize getirecek bir hobi, varlığımızı onurlandıracak dostluklar ararız oysaki bu dünyaya yalnız gelip yalnız gideceğimiz gerçeğiyle yüzleşmek korkusuyla geçiririz ömrümüzü. Ve elimizde koskocaman bir sıfırla vardır artık, yeniden baştan başlamak zorunda kalırız.
Bizim vazgeçtiklerimiz kimsenin umrunda olmaz o nedenle “KİMSENİN YARA BANDI OLMAYA” gerek yok. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren bizim adımıza çoktan kararlar verilmiştir. Bunun dışındaki yaşama cam fanustan bakar gibi bakar, fonusun içindeki hapisliğimizi bitirmeye cesaret gösteremeden kayıplarımız ardından bakarız sadece sessizce. Bırakın herkes kendi yara aldığı yerden kendisini iyileştirsin, yarda bandı işlevi bitince ilk atılacak nesnedir çünkü. Ressamlar tuvallerinin içine hapseder kederlerini sevinçlerini, şairler mısra mısra şiirlerine. Gömer içindeki boşluğun tamamını beklentilerini hayallerini, müzisyenler notalarına.
Kimisinde düşler, gerçekler iç içe geçer ve yaratım aşamasında herkes kendinden eksileleri tamamlarçıktığı içsel yolculuğunda. Bazısı bir film senaryosuna, bazısı bir dansa, bazısı gökyüzüne uğurladığı bir dilek balkonunda ölümsüzleştrmek ister kendini yaşadıklarını ve yaşamadıklarıyla. Bırakın herkes kendisinde buldun şifasını. Kendini sevmeyi öğrensin. O zaman ortada iyileşince atacak bir tara bandı da kalmayacak çünkü…
YAZAR: Mualla Sabır GÜVEN


