Siyasete soyunduysanız, önce demokrasiyi sindirmiş olmanız gerekir.
Sizi eleştirenleri, ya da sizin hoşunuza gitmeyen şeyler söyleyenleri tehtid etmekle bir yere varmanız mümkün değil.
İnsanlar hangi görüşten olursa olsun, tehdit edeni sevmez.
Düşüncelerin özgürce dile getirilmesine tahammül edemeyenlere sıcak bakmazlar.
Çünkü biliriler ki ileriki günlerde baskı anlayışı kendilerine de yönelebilir.
Yine siyasete soyunduysanız, empati yapmayı bilmek zorundasınız.
Yoksa kendinizi hep haklı sanırsınız.
Ve bu sizin belli bir süre sonra ruh sağlığınızı olumsuz etkiler.
Çevre ile uyumunuzu bozar.
Empati, yani kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyabilme becerisi, sizin davranışlarınızı düzenleyen; kim ile nasıl konuşulacağınızı belirleyen… en önemli hareket tarzıdır.
Bir de vicdan var. İç yargı.
Bu içinizdeki sizi yargılayan duygu varsa ve özgürse; haksızlık yaptıklarınız, empati kurmadan suçladıklarınız, arkasından konuştuklarınız… aklınıza geldikçe hep sizi rahatsız eder.
Keşke dersiniz, keşke?…
Arkadaşsınızdır. Ya da değil.
Tanık olduğunuz haksızlığa, tehditlere, hakaretlere… tepki gösteremiyorsanız o anki vicdanınız özgürlüğünü yitirmiştir.
Güçlü olanın yanında yer alma isteği: o anki vicdanınızı devre dışı bırakmıştır.
Lakin vicdan denen iç yargıyı sürekli baskılamak mümkün değildir.
Diken gibi batar kalbinize.
İşte o zaman başlar en derin “keşkeler”.
Unutmak istersiniz.
Avutmak istersiniz kendinizi.
Lakin ne denli vicdan sahibiyseniz o denli zor unutursunuz; o denli zor avutursunuz kendinizi.
Şu kısacık seçim sürecinde çok şeyler öğrendim.
Özellikle çevremden.
Her şeyde bir hayır varmış.
İstemeden bize iyilik yapılmış hem de bizim farkında olmadığımız düşmanlarımız tarafından.
Öğrenesiniz diye yazıyorum:
” Siz de farkında olmadan beni zor bir yoldan çevirmişsiniz.
Ben farkında olmadan kırdıklarım olduğu için üzüldüm.
Bilmiyorum siz farkında olmadan beni yalanlarla, iftiralarla; masum gibi, görünen ama aslında fesatlık kokan telkinlerle siyasetin çirkefliğinden kurtardığınız için üzülür müsünüz?
Vicdan sahibiyseniz sevinmeniz gerekir.
Değilseniz, yapacak bir şey yok:,
“Üzülün”!….
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN