Son yıllarda, dünyayı sarsan COVID-19 salgınıyla birlikte “sosyal mesafe” terimi günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan önlemler kapsamında sosyal mesafe kavramı, toplumların yaşam biçimlerini derinden etkiledi. Ancak, sosyal mesafenin sadece fiziksel sağlık üzerindeki etkileri değil, aynı zamanda sosyolojik boyutu ve insanlar arası iletişim üzerindeki zayıflatıcı etkileri de önemli bir konudur.
İnsanlar doğası gereği sosyal varlıklardır. Toplum içinde etkileşimde bulunmak, bağ kurmak ve iletişim kurmak temel ihtiyaçlarımız arasındadır. Ancak, sosyal mesafe kavramıyla birlikte bu doğal eğilimimiz kısıtlanmıştı. Bir araya gelmek, yakın temas kurmak ve sosyal etkinliklere katılmak kısıtlandığından, sosyal dokumuz derinden etkileniyordu. Allah’tan toplum olarak sıcak kanlı insanlarız da çabuk toparladık.
Genel itibarı ile sosyal mesafe gereklilikleri nedeniyle insanlar birbirinden uzak durmak zorunda kalmış, toplumun dayanışma hissi azalmıştır. Yakın arkadaşlık ilişkileri, aile bağları ve komşuluk ilişkileri gibi sosyal ağlar zayıflamış, insanlar arasındaki empati ve destek duygusu azalmıştır. Bence iletişimdeki zayıflama sosyal mesafenin bir sonucudur.
İnsanların bir araya gelmesi ve yüz yüze iletişim kurması, anlamlı ilişkilerin gelişmesi için önemlidir. Sosyal mesafe önlemleri sebebiyle yüz yüze iletişim azalmış ve yerini dijital iletişim araçlarına bırakmıştır. Hatırlarsanız eğitim ve toplantılar bilgisayarla yada cep telefonlarınla sağlanmıştır. Eğitimde uzaktan eğitim bir kuşağın eğitimden doğmasına eğitimcilerinde motivasyon olarak yoruldukları bir dönemdi. Sanal iletişim, yüz yüze iletişimin yerini tutamadı ve kişisel etkileşimi tam anlamıyla sağlayamadı. Dolayısıyla, insanlar arasındaki derin bağlar zayıflar ve iletişim kalitesi düştü. Sanki bu durum zincirleme reaksiyona sebep oldu bazı insanlar bu durumdan çıkamamış gibi.
Tabi bu durum keyfi bir uygulama değildi. İnsanlar ölüyor, ortada bir belirsiz bilgi kirliliği, manipüle edilen haberler ve ciddi anlamda bir panik havası. Ülkemin her yanından birbirinden ilginç haberler ekranlara ve sosyal medyaya düşüyordu. Bazen hayret içinde kalıp bazen de gülüyorduk yurdum insanına. Ömrü boyunca misafirperverlikten ödün vermeyen insanlar evlerine ziyarete gelen akrabalarına kapılarını kapatıyor ailenden biri pozitif çıkınca başka bir odada tecrit edilmiş gibi kapıdan yemek bırakılıp kaçılıyordu. İnsanlar paranoyak olmuş öksürük tutunca soluğu hastanelerde alıyorduk.
Sağlık Bakanlığımızın uyguladığı “Hayat eve sığar” uygulaması ve Almanlarla, Çinlilerin aşılarını olduktan sonra sureci hepimiz biliyoruz. Covid-19 virüsünden akıllarda kalan tek şey sosyal mesafeni koru kaldı galiba bazı arkadaşlar olayı hayatlarına uygulamış ve bundan da gayet memnunlar.
Dünyada yüzbinlerce insanın öldüğü bu salgın bizlere çok şey öğretti ve acı tablolara şahit olduk. Ülkelerin ekonomileri bozuldu. Çizilen sınırların hiç bir şey ifade etmediğini dünyanın artık küçük bir köy olduğunu anladık. Dijital dünyanın gelecekte hayatımızda nerede olacağını gördük.
İnsanlar dönem dönem salgınlara felaketlere uğruyor ölüyor veya sevdiklerini kaybediyor, yaralanıyor, hastalanıyor. Umarım tekrardan böyle hastalıklar felaketler yaşamayız. Önemli olan ders çıkartıp önlemler alıp krizi yönetmek ve hasarlara minimize etmek inşallah bundan sonra dünya sağlık mutluluk içinde olur.