Kadınların Günlük Hayatta Karşılaştığı Zorluklar1
Bu yazıda, kadınların günlük hayatta karşılaştığı zorluklar, toplumsal cinsiyet rolleri, aile sorumlulukları ve çözüm stratejileri ele...
Böylece toplum vicdanen rahatlatırmış kendini.
Bizde de her büyük depremin ardından bir iki müteahhit isim günah keçisi yapılıveriyor. Kurayla da değil medyanın yönlendirmesiyle.
Sonra yıkılan binlerce binanın, ölen binlerce insanın faturası o isimlere kesiliyor. Bilip bilmeden, araştırıp sormadan tüm öfke onlara kusuluyor. Rahatlamanın, daha doğrusu rahatlatmanın en kolay yolu.
1999 Gölcük depreminin ardından da Veli Göçer diye bir müteahhitti yakalamıştı basın. Tüm dikkatler o kişinin üzerine toplandı.
Yer bilimcilerin buradan fay hattı geçiyor, imara açmayın açarsanız da yüksek katlara izin vermeyin feryatlarına inat, tarlalara 18. madde uygulayıp, yüksek yüksek binaların yapılmasına olanak sağlayan manav, kasap, terzi gibi meslek gruplarından oluşan belediye meclisleri pek konuşulmadı.
Tarlaları on kat değer kazandığı için el ovuşturan halk da getirilmedi gündeme.
Veli Göçer’in yedi sülalesine kadar araştırdı basın ama her fırsatta imar rantının peşine düşen siyasileri, kendisine rant sağlayan şark kurnazı halkı hiç yatırmadı masaya.
24 yıl sonra Gölcük depreminden çok daha büyüğünü gördü ülke.
Yüreklerimiz yanıyor.
Kovid-19 belasının ruhsal çöküntüsünden yeni yeni kurtulmaya başladığımız günlerde 6 Şubat sabahı gelen çöküntü ruhumuza öyle bir çöktü ki hiç bir çöküntüye benzemiyor.
Oysa imar yasası yönetmeliği incelense, 1999 sonrası yapılan resmi kurum binaları dışındaki binaların deprem nedeniyle yıkılmasında en az hatta sıfır sorumlunun müteahhitler olduğu görülür.
Çünkü onların ne imar durumuna, ne kazılacak temelin derinliğine, ne kat yüksekliğine, ne konacak demirin çapına, ne demirin bağlanma şekline, ne kullanılacak betona ne de betonun sınıfına müdahale etme hakları var.
Bu sorumluluk, tamamen müteahhitten bağımsız görev yapan, çizilen tüm projeleri onaylayan ve binaların mimari, statik, mekanik açıdan planlara uygun olarak yapılma sürecini denetleyip onay veren yapı denetim firmalarına ait. Ve bu firmalar kontrolünü üstlendikleri yapının her aşamasında hak ediş adı altında ciddi paralar alıyorlar. Yapıya kullanma izni verilmesi de doğal olarak onların imzası ile oluyor.
Hiç bir müteahhittin yaptığı yapıya yapı kullanma izni verme yetkisi yok.(TOKİ ve resmi binalar hariç. Onlar tamamen devletin görevlendirdiği uzmanlarca denetleniyor)
Eğer suçlu aranacaksa fay hattını imara açıp seçmenine şirin görünmek için kat yüksekliği sayısını arttıran yerel yönetimleri araştırmalı basın. Art niyetli değilse. Patronlarının emir komutası ile hareket etmiyorsa. Yani sadece cehalettense müteahhit peşine düşüp asıl suçluları es geçmek.
Sonra kaç resmi bina yıkılmış ve bu ihaleleri kimler almış?
İmar barışından yararlanan kaç bina yerle bir olmuş?
Projeye uygun olmadığı için yapı kullanma izni alamadan, içinde oturulmasına izin verilen kaç bina yıkılmış. Bu binaları yapı kullanma izni almadan satıp şantiye elektriği ile oturtan kaç müteahhit var?
Onları araştırsın medya.
Bir de demeye de dilim varmıyor ama “kabahatin çoğu senin” diye haykırsın halkın yüzüne yüzüne…
YAZAR: Levent GÜNDOĞAN