
Tasarruf Ederken
Tasarruf, modern dünyanın büyülü kelimesi… Ekonomik krizlerin gölgesinde, kaynakları daha verimli kullanmak, harcamaları kısarak geleceği güvence altına almak kulağa ne kadar mantıklı geliyor değil mi?
Ancak bazı tasarruflar var ki, ileride ödenecek bedeli o anda fark edemeyiz. İşte bu, hem bireysel hem toplumsal olarak karşılaşabileceğimiz en büyük tuzaklardan biridir.
Bir köy düşünelim… Belediye, kısa vadeli mali tasarruf yapma amacıyla köyün okulundaki bakım-onarım işlerini ertelemiş. Çatı akıyor, sınıfın duvarları neredeyse çürümüş. Çocuklar eğitimlerini sağlıklı bir ortamda alamıyorlar. Çatı birkaç yıl sonra tamamen çöküyor, büyük bir tadilat gerekiyor ve bu tadilat, başlangıçtaki küçük bir onarım maliyetinin on katına çıkıyor. O sırada bu köyden çıkan çocukların eğitim seviyesi düşmüş, hayata bir adım geriden başlamışlar. Tasarruf edildi mi? Evet. Peki, karşılığı? Geleceğin heba edilmesi…
Bir başka örnek: Sağlık sektöründen. Hastanelerde tasarruf amacıyla hemşirelerin sayısını azaltan bir yönetim düşünün. Az sayıda çalışan, daha fazla yük ve yorgunluk demektir.
Bunun sonucunda gözden kaçan bir detay, bir hastanın hayatına mal olabilir. “Tasarruf yaptık” derken, kaybedilen bir hayat ve artan tazminat davaları… Hangi maliyet daha büyük?
Depremleri hatırlayalım. Binaların sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini biliriz ama bazı müteahhitler, “maliyetleri azaltmak” adına çimento ve demirden çalar. O binalar ilk sallantıda yıkıldığında, tasarruf edilen o birkaç kuruşun bedeli binlerce can olur. İşte bu noktada tasarruf kelimesi, vicdanlarımızda derin bir yara açar.
Bu yalnızca toplumsal değil, bireysel düzeyde de karşımıza çıkar. Bir anne, ev ekonomisini dengelemek adına çocuğunun sağlıklı beslenmesinden kısarsa, o çocuk ileride sağlık sorunlarıyla boğuşabilir. Bir iş insanı, çalışanlarının eğitimine yatırım yapmaktan kaçınırsa, iş yerinde verimsizlikle karşılaşır.
Tasarruf, eğer bilinçsizce ve sadece kısa vadeli kazançlar gözetilerek yapılırsa, geleceği ipotek altına alır. Oysa sürdürülebilir bir tasarruf anlayışı, uzun vadeli bir vizyon gerektirir. Kaynaklarımızı doğru yerde ve doğru şekilde kullanmayı öğrenmeliyiz.
Sonuçta unutmamalıyız ki, tasarruf adı altında gözden çıkardığımız her şey, bir gün karşımıza çok daha büyük bir fatura olarak dönebilir. Ve o gün geldiğinde, bu bedelin yalnızca maddi değil, manevi bir karşılığı da olacaktır. Çünkü bazen “tasarruf” sandığımız şey, aslında geleceğe yapılan en büyük ihanet olabilir.
Siz tasarruf ederken, geleceği kaybetmemeye dikkat edin. Çünkü her kazancın bir bedeli, her tasarrufun bir riski vardır. Önemli olan, bu dengeyi kurabilmek ve gerçek maliyetin farkında olabilmektir.
YAZAR: Eyüp DEMİREZEN