DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22357770.67003%
Balıkesir
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • HESAP
Eyüp Demirezen

Eyüp Demirezen

24 Temmuz 2024 Çarşamba

Dijital hayatlar

Dijital hayatlar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dijital dünyanın sağladığı kolaylıkların başında, bilgiye anında erişim geliyor. Birkaç tıklamayla kütüphaneler dolusu bilgiye ulaşabiliyoruz. Ancak, bu bilgi akışının hızı, derinlemesine düşünmeyi, sorgulamayı ve anlamayı zorlaştırıyor. Her gün yeni bir bilgi bombardımanına maruz kalırken, doğru bilgi ile yanlış bilgiyi ayırt etmek zorlaşıyor. Sosyal medya platformları, yalan haberlerin hızla yayılmasına zemin hazırlıyor ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor.

İletişim araçlarındaki devrim, insanları birbirine yakınlaştırmakla kalmadı, aynı zamanda ilişkilerin yüzeyselleşmesine de neden oldu. Fiziksel temasın yerini alan dijital mesajlar, gerçek dostlukların ve samimi ilişkilerin yerini alamıyor. Her şeyin sanal olduğu bir dünyada, insanlar giderek daha yalnız ve izole hale geliyor.

En büyük tehlikelerden biri ise dijital bağımlılık. Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak, sürekli ekran başında olmanın getirdiği sağlık sorunları göz ardı ediliyor. Uzun saatler boyunca ekrana bakmak, göz yorgunluğuna, uyku problemlerine ve hatta ruh sağlığı sorunlarına yol açıyor. Dijital dünyaya kapılıp giden bireyler, fiziksel aktivitelerden uzaklaşıyor ve sağlıksız bir yaşam tarzı benimsemek zorunda kalıyor.

Mahremiyetin yok olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Kişisel bilgilerimiz, dijital platformlarda toplanıyor, saklanıyor ve hatta satılıyor. Her adımımızın izlenmesi, her tercihin kaydedilmesi, özgürlüğümüzü ve özel hayatımızı tehdit ediyor. Büyük veri şirketleri, bizden topladıkları bilgilerle davranışlarımızı yönlendirebiliyor, seçimlerimizi manipüle edebiliyor.

Dijital dünyanın sunduğu imkanlar ve kolaylıklar, kuşkusuz hayatımızı pek çok açıdan iyileştiriyor. Ancak, bu dünyaya körü körüne teslim olmak yerine, bilinçli bir şekilde hareket etmeli ve dijitalin karanlık yüzüne karşı tedbirler almalıyız. Eğitim ve farkındalık, bu mücadelede en büyük silahlarımız olacak. Dijital dünyanın ışığından faydalanırken, gölgelerinde kaybolmamak için hep birlikte çaba göstermeliyiz.

YAZAR: Eyüp DEMİREZEN

Devamını Oku

Roman Mahallesi: Eşitlikten Uzak Bir Hayat

Roman Mahallesi: Eşitlikten Uzak Bir Hayat
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Roman Mahallesi’nin sakinleri, çoğu zaman toplumun en alt tabakasında yer alır. İş imkanları sınırlıdır, eğitim fırsatları yetersizdir ve sağlık hizmetlerine erişim oldukça zordur. Bu durum, mahalledeki birçok ailenin nesiller boyu yoksulluk döngüsünde sıkışıp kalmasına neden olur. Eşitlik kavramı, burada yaşayanlar için çoğu zaman erişilmesi imkansız bir hayalden öteye geçemez.

Mahalledeki çocuklar, oyun oynadıkları sokaklarda eğitimden mahrum kalırlar. Okula gidenlerin bile yeterli kaynaklara erişimi yoktur; ders kitapları ve eğitim metaryallerine ulaşma onların gelecekteki yaşamlarını da olumsuz etkiler. Eğitimsizlik, işsizliği; işsizlik ise yoksulluğu besler ve bu kısır döngü bir türlü kırılamaz.

Roman Mahallesi’nde kadın olmak ise zorlukları iki katına çıkarır. Kadınlar, hem ailelerine bakmak hem de toplumun önyargılarıyla mücadele etmek zorundadır .Çoğu zaman düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışannRoman kadinları sağlık hizmetlerine erişim, özellikle hamilelik ve doğum süreçlerinde büyük bir sorun haline gelir. Bu durum, kadınların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını olumsuz etkiler.

Mahalledeki yaşamın bir diğer zorluğu ise sosyal dışlanmışlıktır. Roman Mahallesi sakinleri, çoğu zaman toplumun diğer kesimleri tarafından ötekileştirilir. Bu önyargılar ve ayrımcılık, mahalle sakinlerinin iş bulma, eğitim alma ve sosyal hayata katılma şanslarını daha da azaltır. Eşitlik kavramı, bu insanlar için sadece bir kelimeden ibarettir; gerçek hayatta ise karşılığı yoktur.

Roman Mahallesi’nde yaşam, dışarıdan bakıldığında renkli ve hareketli bir hayat gibi görünse de, aslında içerisinde büyük dramlar barındırır. Eşitsizlik, mahalledeki her bireyin hayatını derinden etkiler. Eğitimden sağlığa, iş imkanlarından sosyal hayata kadar her alanda eşitlikten uzak bir yaşam sürdürmek zorunda kalan mahalle sakinleri, toplumun diğer kesimleriyle aynı haklara sahip olmanın hayalini kurar.

Oysa bugün Roman Mahallelerinde şahsen mobil iletişimden tutunda temiz suya, kanalizasyondan sağlıklı bir konuta, yoldan temel gıdaya kadar büyük sorunların var olduğu kanaatindeyim .

Eşitlik kavramı, sadece bir ideal değil, herkesin hakkı olan bir değerdir. Roman Mahallesi’nin sakinlerinin de bu hakkı elde edebilmesi için toplumsal bilinç ve duyarlılığın artırılması, kaynakların adil bir şekilde dağıtılması ve ayrımcılığın son bulması gerekmektedir. Unutmayalım ki, eşit bir toplum, herkesin daha mutlu ve huzurlu yaşayabileceği bir toplumdur.

Eşitlik karşıdan “sizi çok seviyoruz” deyince olmuyor ,

“Bende roman Mahallesi’nde büyüdüm” demekle olmuyor.

Erzak verip evlerin çatılarını onartıp aydan aya 3 lira fakir parası vermek ile sorun çözülmez .Süreklilik arz eden büyük politikalar üretilip büyük kaynaklar ve bütçeler sağlanmadan bu sosyal içerme sağlanmaz ….

YAZAR: Eyüp DEMİREZEN

Devamını Oku

İki Bira Bi Cigara

İki Bira Bi Cigara
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Öncelikle bu ürünleri düzenli olarak tüketen bireylerin ekonomik durumunu zorlaştırdığı kesin. Özellikle düşük gelirli kullanıcılar artan fiyatlar nedeniyle maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, temel ihtiyaçların karşılanmasında zorluklar yaratırken, devletimizin en üst makamı “içmesinler “deyip zamları insanların sağlını ve cebini düşündükleri için mi yaptılar onu zaman gösterecek ama kazın ayağı öyle değil.

Fiyatları arttırmak bazı kullanıcıları daha ucuz ve yasadışı ürünlere yönlendirmektedir. Metil alkolden ölenlerin haberlerini çok sıklıkla duyduk yakın zamanda. Bu tür ürünlerin tüketimi, kullanıcıların sağlığını ciddi şekilde riske atabilir. Merdiven altı, denetimden uzak, muhteviyatında üretilen ve içerisinde nelerin oldu belli olmayan halk sağlını ciddi anlamda tehdit eden içecekleri yakın çevremizden ve gittiğimiz mekanlardan bilmekteyiz.

İlkokul mezunu kimyagerler yetişiyor bu ülkede desem abartmış olmam herhalde. Muhakkak bir yakınımız yada tanıdığımız evinde alkol üretiyordur. Yani zamları yapayım içmesinler demekle olmuyor. Alkol ve sigara kullanımını desteklemiyorum ama bir konuda yetki ve ya icraatta bulunurken hesap-kitap yapmak lazım gelir. Her şeyin bir matematiği ,kuralı ve fiziği vardır. İçecek adam her türlü içiyor. Sorun çözmek istiyorsak bunun yolunu bulacak bilimler belli! sosyologlar psikologlar, sağlıkçılar ve hatta hatta antropologlar, ziraat mühendisleri, kimya mühendisleri ve hukukçulara sormak danışmak lazım.

İki bira bi cigara içmek isteyen vatandaş bundan sadece pahalı olduğu için vazgeçmez. Sizce ülkemizde alkol ve sigara baskılarla yada ulaşılmaz olunca mı bırakılır? İçki kültürü deyince aklımıza ne gelmeli yada biz içmeyi bilen bir toplum muyuz ? Niye içeriz ? Bırakırsak nasıl bırakırız ? bunu zamların yanında yukarıda saydığım bilimlerle uğraşanlara sormak lazım.

Ama yiğidi öldür hakkını ver ülkemiz de sigara ve alkol kullanımı konusunda global yasaları ve uygulamaları sistemine dahil etti ancak küçük bir sorun var! Uygulama …bu konuda büyük eksiklerimiz var. Tütün Ve alkol her dönem üzerinde durulup yasaklansa da Müslümanlıkta ne kadar yasak ve sakıncalı olsada her kesim tarafından keyifle kullanılmış ve hala kullanılmaktadır. Şarkılarımıza, halk dilimize, atasözlerimize, hikaye ,roman, şiir ve adetlerimize girmiş olan ve kavramsallaştırdığımız tütün ve alkol öyle içmesinler demekle bırakılmıyor .

sigaramın dumanına sarsam saklasam seni “diye başlayan türküler şarkıları hala dinleriz

evet ben son ve kesin umuduyum bir paket cıgaranın
bir köhne camekânda sararmış alıp içmemi bekleyecek” diyen Turgut Uyar’a

Dedim ya, seninle ve parmaklarınla
Neden olmasın, yeni yakılan bir sigarayla da anlatılabilir şiir
Apansız bir yolculukla da” diyen Edip Cansever’e

Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu” diyen Cemal Süreya’ya

“Acı bir tütün gibi  yakıyor genzimi
senden uzak olmak “ diyen Atilla İlhan a kadar bir çok şair sigara ile anlatmış duygularını .

Ömer Hayyam günümüzde yaşasaydı alkole yapılan son zamlaradan sonra bir iki dize yazardı kesin.

Ananın memesini bırakmışın bu sigarayı mi bırakamıcan”diyen büyükler

Karıyı bırakırım sigarayı bırakmam” abi diyen tiryakiler

Emzik gibi ağzında deriz bazen sigara için .Kafamız atar yada darlanırız bir dal sigara uzatırlar “yak bi cigaratakma kafana” Tuvalete cigarasız girmeyenler, mercimeği fırında sigarasız bitirmeyenler, eskiden sünnetlerde sünnet olan oğlanın ağzına bir sigara tutturulurdu. bayramlarda veya bir büyüğü ziyarette sigara ve likör ikram edilirdi. Düğünlerde delikanlılara rakılar ikram edilir ,gelin için masalar kurulur içkiler içilir mutlu bir gün yad edilir . Büyükler kaldırır kadehi en kötü günümüz böyle olsun der dikilir kadehler başa.

Büyükler derler . “Adabı vardır rakının. Önce kiminle içtiğini bileceksin, sonra kime içtiğini…”

Edebiyatımızdan sosyal yaşantımıza kadar içsellestirdiğimiz tütün ve alkol tabikide insan bünyesine zararı ispat edilmiş kötü bir alışkanlık .kanser ve kronik rahatsızlıklara yol açan sigara ve alkol sosyal yaşantımızı etkiliyor.

Kültürümüzde ne kadar da yer versek dünyada alkolizm ve sigara bağımlılığı ile ilgili güzel ve başarılı politikalar geliştiren ülkeler ve kurumlar var.

Birçok ülkede, alkol ve sigara kullanımını azaltmak amacıyla fiyatların arttırılması yaygın bir yöntemdir. Ancak, bu politikaların başarılı olabilmesi için, fiyat artışlarının yanı sıra kapsamlı sağlık programları ve bilinçlendirme kampanyalarının da yürütülmesi gerekmektedir. Örneğin, İskandinav ülkeleri, alkol ve sigara kullanımını azaltmak için hem yüksek vergiler uygulamakta hem de geniş kapsamlı sağlık programları yürütmektedir.

Norveç’te, alkol ve sigara fiyatları oldukça yüksek olmasına rağmen, devlet tarafından sunulan bağımlılık tedavileri ve bilinçlendirme kampanyaları sayesinde, bu maddelerin kullanımı büyük ölçüde azalmıştır. İsveç’e gittiğimde marketlerden alacağınız alkollü içeceklerin alkol oranı %3,5ün üzerinde olamıyor.bunun üzerindeki alkol oranınından fazla içki tüketmek istiyorsanız şehrin belli noktalarında AVM yada büyük marketlerin içerinde ayrılmış bir bölümde devlete ait “sytembolaget” adında mağazalar var. %3,5 üzeri tüm alkollü içecekleri bulmanız mümkün.

Saat 19’a kadar açık olan bu yer cumartesi saat 15’e kadar açık olup Pazar günleri kapalıdır. 20 yaşından küçüklere alkol satışı olmayan bu yerde alış verişinizi nüfus belgenizle yapabiliyorsunuz. Yani aldığınız alkol takip ediliyor. Devlet yada ilgili kurumu sizin aylık, yıllık neleri ve ne kadar tükettiğinizi biliyor. İsveçlilerle konuştuğumuzda bu olayın sevilen yanları olduğu kadar sevilmeyen yanları da var .İsveçlililer alkolle ilgili sorunlarını çözmüş gibi görünse de bunun sadece fiyat politikalarıyla çözülmeyeceğini biliyorlar.

Ülkemizde ,alkol ve tütün kullanımını azaltmak için daha kapsamlı ve etkili politikalar geliştirmelidir ve kesinlikle uygulanmalıdır .Bu politikalar, yalnızca fiyat artışına dayanmak yerine, kullanıcıları destekleyen tedavi ve bilinçlendirme programlarını da içermelidir. Norveç ve diğer İskandinav ülkeleri gibi başarılı örneklerden ilham alınarak, toplum sağlığına yönelik daha bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir.

Alkol ve sigara fiyatlarındaki artış, kullanıcılar üzerinde önemli ekonomik ve psikolojik etkiler yaratmaktadır. Türkiye’de bu politikaların başarılı olabilmesi için, fiyat artışlarına ek olarak kapsamlı halk sağlığı programları ve bilinçlendirme kampanyalarının da yürütülmesi gerekmektedir. Yüksek fiyatların yalnızca maddi bir yük oluşturduğu değil, aynı zamanda halk sağlığını koruma amacına hizmet ettiği bir sistem oluşturulmalıdır. Sadece fiyatlara yüklenmek çözüm olmaz içecek kesimin daha da fakirlesmesine ve bı fakirliğin topluma zararı sizin kazanacağınız yarardan kat ve kat fazladır hem zaman olarak hem nakit olarak ..

YAZAR: Eyüp DEMİREZEN

Devamını Oku

Sokak Çeşmeleri

Sokak Çeşmeleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bandırma’nın tarihi sokak çeşmeleri ve sebilleri, döneminin mimari inceliklerini yansıtan, işçilikle yapılmış yapılardır. Bu yapıların çoğu, zamanla ilgisizlikten ve bakımsızlıktan harap olmuş durumda. Bir zamanlar su sesiyle hayat bulan bu mekanlar, şimdi sessiz birer harabe olarak kalmış.

Bir düşünün, eski zamanlarda sokak çeşmesinde su dolduran kadınların neşeli sohbetlerini, çocukların oyunlarını… Her biri birer anı, birer hikâye barındırır. Ancak bu hikâyeler, modern hayatın koşuşturmasında kaybolmuş gibi görünüyor. Bandırma’nın sokak çeşmeleri ve sebilleri, sadece su değil, aynı zamanda bir tarih, bir kültür mirası sunar bize. Ama biz bu mirasa ne kadar sahip çıkıyoruz?

Şimdi ise, bu yapıların bir kısmı yıkılmış, bir kısmı ise kaderine terk edilmiş durumda. Bu yapıların restore edilmesi, yeniden hayat bulması, sadece birer mimari eser olarak değil, aynı zamanda toplumsal hafızamızın bir parçası olarak da büyük önem taşıyor. Bir Çınarlı mahallesi sakini olarak Çınarlı çesmesinin kötü durumu benim ve benim gibi düşünnen bir çok mahalle sakini üzmektedir. İhsaniye çeşmesi ve değirmenciler caddesindeki Hamdi bey çeşmesi de izbe durumdadır. Sokak çeşmeleri sadece Çınarlı ve yakın mahallelerde değil Bandırma’nın her yerinde yapısı dağılmış sadece yeri belli olan , kurnası çimento ile kaplanan, yıkılan Çeşmelerle dolu .Bir zamanlar büyüklerimizin ,varlıklı insanların uçan kuşu bile düşünerek hayır için yaptıkları çeşmeler şimdilerde pek hayır olarak görülmüyor.

Bu çeşmeler ve sebillerin yeniden canlandırılması, sadece fiziksel bir restorasyon değil, aynı zamanda bir kültürün, bir geleneğin yaşatılması anlamına gelir. Bandırma’nın tarihine sahip çıkmak, bu eşsiz yapıların hak ettiği değeri görmesini sağlamak, bizim elimizde.

Belki de zaman, bu nostaljik değerleri hatırlama ve onlara hak ettikleri değeri verme zamanıdır. Bandırma’nın sokaklarında dolaşırken, bir zamanlar su sesiyle hayat bulan bu yapıların yeniden canlanması, kent kültürümüzün zenginleşmesine büyük katkı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, tarihimize sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmaktır.

Devamını Oku

Dostum ve Abime

Dostum ve Abime
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Aslında bunun bir çok cevabı var diye düşünebilirsiniz .Siz buna aynı hisleri paylaşmak, aynı davayı savunmak, aynı inanca sahip olmak, aynı kavgayı etmek, aynı kaderi paylaşmak, aynı coğrafyada yaşamak gibi bir çok konuyu ekleye bilirsiniz ama en önemli şey sevmektir …

İnsan sevmeyi bilmezse her olumlu duygu boşa çıkar. Aynı sıfırın sağında veya solunda olmak gibidir sevgi… Ya katlayarak ilerlersin. Ya da gıdım gıdım büyütürsün sevgini.

İnsanın hayatına bir çok dostlar girer ama bunlardan bazıları insanda fark yaratır.

İşte bu yazımda sizlere dilim döndüğünce bunu anlatmak isterim.

Sosyal ve kültürel anlamda yıllardır çalışmalar yaptığım ilgili kişiler tarafından bilinir. Gayem benim gibi düşünen insanlarla bir araya gelip, bu şehir ve mahallem için neler yapabilirizi konuşmak olmuştur. Sivil inisiyatiflerle yakın olmanın gerekliliğini bildiğim için etkinliklerime her kurumu ve makamı davet ederim ancak katılım genelde belli düzeyde ve belli kişilerden olurdu.

Ancak bir gün etkinliğime gelen birisi vardı. Kendisini de o etkinlikte tanıdım.

Etkinliğin sonuna kadar gözleri ışıldayarak izledi ve etkinlik sonunda bizle birlikte kaldı. Yapmak istediklerimden bahsettim .

Daha sonraları yaptığım faaliyetlerime icabet etti fikirlerini ve eleştirilerini söyledi .

Etkinliklerimin ortasında kalkıp gitmez sonuna kadar izler, bizimle birlikte kalıp gecenin değerlendirmesini yapardı.

Bu benim ve bizlerin alışık olduğu birsey değildi.

Kafama takılan bir şey olduğunda çekinmeden arayabilmenin ne olduğunu onunla anlamıştım.

Mahalleme gelip kapımızın önünde bizlerle birlikte oturup çay içer. Sorunlarımızı tartışır, çözümler sunar ve uygulardı.

Dertlerimizle dertlenen bir adam bulduk karşımızda. Bizim kafamızda ki olguları yıkan bir insandı.

Pandemide mahallemde ve görev yaptığı mahallesinde fakirlerin kapılarını çaldı. Dertlerine bir nebze derman oldu .

Pandemide müzisyenler işe gidemez olunca bunu çok dert etti ve hemen kolları sıvadı. Ancak bir sorun vardı! Müzisyen ve sanatçının ruhunu biliyor, onlara yapılacak yardımın gururlarını nasıl kırmayacağının yollarını arayan bir inceliğe haizdi. Müsizyenlere destek çıkarken onların gururunu incitmedi…

Bandırma’ya aşkı yoksula yoldaş lığı ile Bandırma’nın talan edilmesine, rant kurbanı olmasına hep karşı çıktı. Bundan rahatsızlık duyan Atatürk’çü görünen troller onu üzdüyse de ruhundan hiçbir şey kaybetmedi .

Bandırmanın daha yaşanılabilir bir yer olması için yola çıktığında yönetim kurulu arkdaşları tarafından yalnız bıraktırıldı. Saçma sapan insanlarla muhatap oldu ama o hiçbir zaman yılmadı. Ben onun gözlerindeki Bandırma aşkını gördükten sonra diğerlerinin ne kadar kolpa olduğunu anladım. Derdi hiçbir zaman makam ve mevki olmayan bu adamın içindeki azim bana her zaman mihmandar olmuş ve hala olmaktadır. Ne zaman birlikte otursak bir şeyler öğrenir, çevresi ile tanışır arkadaşlıklar kurarım.

Onunla bir çok kez oturup sohbetler ettik, dostlar meclisi kurduk, bu şehir için birlikte dertlendik .

Bir gün bana 1940 yılların sonlarına doğru Washington büyük elçisi Münir Ertegün’e Amerikalı bir senatörden gelen ırkçı mektuba verdiği cevabı anlattı.

Bu benim için önemli bir hikayeydi ve daha önce duymadığım bu hikaye ikimizi de ağlattı. Hayatımızın neredeyse her anında bir ırkçılığa maruz kalan bizlerin hikayesiydi bu aslında .

İşte! dost insana bir şeyler öğretendir, gösterendir paylaşandır…

Dost yeni ufuklar açtırmalı, yeni fikirler yarattırmalıdır .

Dost kolay bulunmuyor yaşlar ilerleyince geçmişe dönük anılar kolay yazılmıyor.

Artık süslü oyuncaklarımızda yok, tek kale futbol oynayacağımız ağaçlarda kalmadı yan yana…

Dr. Murat Ergöz den bahsettiğim bu yazımda beni tanıyanlar anlamıştır ama tanımayanlar için onun benim hayatıma ve onu tanıyanların hayatında ne denli yeri olduğunu bilir Benim için kıymetli bir dost, bir abi ve bir Bandırma aşığı hekimdir. Bir önceki dönem Bandırma Kent Konseyi Başkanlığını belediye başkanının tüm baskılarına rağmen tek başına bırakılsa da gayet güzel bir şekilde yaptığı inancındayım.

Dr. Murat Ergöz sadece insanları yaşatmaya yemin etmemiş! Bandırma ya aşık, Mustafa Kemal Atatürk tutkunu bir Cumhuriyet aydınıdır.

Makamlar gelip geçicidir. Sevdası insan ve insana dair olan ne varsa! Dr.Murat Ergöz’ün bu şehir için lütufa minneti yoktur. Her daim onunla olan bizler elimizi taşın altına koymaya hazırız.

Bana serzenişte ve öğütte bulunup arkamdan gıybet yapanlara aşağıda Münir Ertegün’ün Senatöre verdiği cevabı iade ediyorum …

Senatörden gelen mektupta özetle söyle diyordu:

“Sayın bayım; Bazı kişiler bana, kara derili bir şahsı ön kapıdan evinize aldığınız bilgisini ulaştırdı. Size şunu bildirmeliyim ki, ülkemizde bu tür davranışları tasvip etmiyoruz “

Ertegün ün cevabı

“Sayın Bayım; Bizim ülkemizde dostlarımız evimizin ön kapısından girerler ,mamafih siz geldiğiniz takdirde arka kapıdan girmenizi temin ederiz “

YAZAR: Eyüp DEMİREZEN

 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.