DOLAR 32,2393 -0.38%
EURO 34,7163 -0.35%
ALTIN 2.385,96-0,30
BITCOIN 2059913-0.02617%
Balıkesir
16°

AÇIK

04:07

SABAHA KALAN SÜRE

  • HABERLER
  • SERVİS 1
  • SERVİS 3
  • FİNANSİF
  • HESAP
Psk. Nurdan Özder

Psk. Nurdan Özder

01 Mayıs 2023 Pazartesi

DENİZ KURDU

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ortaokuldayken, Türkçe Öğretmenim bir derste “Bir yazarın üslubunu öğrenmek istiyorsanız eserlerini artarda okumalısınız.” demişti.

11- 12 yaşlarında olmalıydım.

Öncelikle hocamın bizi bu kadar muhatap alıp üslup öğretme, yazar tanıtma mücadelesine girişini takdir ve şaşkınlıkla hatırlıyorum. Şimdilerle böyle şeyler konuşuluyor mu ortaokul derslerinde bilmem ama 24-25 yıl geçmesine rağmen aklımdan hiç çıkamayan bir cümle oldu.

Tabi bilgiyi almak her zaman uygulamak demek değildir. Bunu uyguladığım ilk yazar Jack London’dur. Beyaz Diş romanı ile beni fazlasıyla etkilemiş olmasından olabilir. Bir kitap okudum hayatım değişti cümlesine yakın bir etki bıraktı bende; yani, bir kitap okudum ve hayata bakış açım değişti! “Hayat vardı, her yerdeydi ve meydan okuyordu.” diyordu London.

Kitap boyunca bir kurdun var olma mücadelesini okudum. Amacı sadece var olmaktı çünkü doğasında bu vardı: varlığını devam ettirmeye çalışmak. Her sorunda varoluşsal ikilemlere girmeyen, tanrım neden ben demeyen, Çehovcu bir bakış açısıyla “yaşayacağız Vanya dayı, kaderin önümüze çıkardığı zorluklara tek tek katlanacağız” diyen bir kurt vardı.

Galiba bütün taşlar kafamda yerine oturdu.

Oyundan çıkıp oyunu sorgulamak, oyunda bir değişiklik yapmak anlamına gelmiyordu. Tam tersine o gücü bulamayıp kenarda durmanın mantığa bürünmesiydi. Oyunun içinde olanların zaten bir amacı vardı; oynamak.

O kitabı okuduğumdan beri varoluşsal sancılar yaşamaya başladığımda yine oyunun dışına çıktığımı, mücadeleyi göze almamak için kenarda söylenmeyi tercih ettiğimi anlıyorum.

Bu uyanışı yaşatan yazarın diğer kitaplarını da seri olarak okuyarak üslubu hakkında fikir edinmek istedim. Sonrasında Martin Eden’i daha sonra da Demir Ökçe’yi okudum. Demir Ökçe tam bir hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Hatta arkadaşıma Deniz Kurdu’da böyle mi diye sordum(1827683449 tane eleştiri eklediğimi söylememe gerek yok sanırım)

En son da Deniz Kurdu’nu okudum ve Türkçe Öğretmenim yeniden aklıma geldi. Zira dördüncü kitapta bir bütünlük oluşturdum. Yazar hayatından da anlaşılacağı üzere tam bir kavga insanıydı ve kavgaya tutuşmuş her varlığı farklı farklı cephelerden anlatıyordu. Bazen bir kurt, bazen yazar olmaya çalışan bir genç bazen bir devrimci. Deniz Kurdu’nda Beyaz Diş’in insan versiyonunu görüyorduk. Kötü hayat koşullarında yaşamaya çalışan, yeteneklerini sivrilterek, diğerlerinin üstüne basarak var olmaya alışan biri.

Yazarı eleştirmeyi edebiyatçılara bırakarak Deniz Kurdu ’nu bitirdiğimde düşündüğüm iki şeyi söyleyerek kapatıyorum.

Her neyi tanımak istiyorsanız –yazar, insan, hayvan- ona zaman ayırmak zorundasınız. İnsan ilişkilerinin dinamiğinin her alanda olduğunu görmüş oldum böylece; o şey için zaman ayırmak. (hocama saygılar)

Tasarım olarak kötü bir dünyada yaşıyoruz. Sürekli bir savaş ve barış hali var. Dolayısıyla doğamıza uygun davranmak demek mücadelenin içinde olmak ve oyunun dışına çıkmamak demek. Ha neden yapalım diye sorabilirsiniz ki zamanında ben de çok sordum ve şu sonuca vardım; bizim gibi yok etmeden hayatta kalmaya çalışan insanlara da yer açabilmek için.

Çünkü ne kadar çoksak o kadar görünürüz ve o kadar varız.

 

 

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.