10 Ağustos 2023 Perşembe
İlk imzacılarından olmakla övünen iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle çekilmesinin üzerinden 2 sene geçti. Her gün mutlaka en az 1 kadının öldürüldüğü bir ülkede, sözleşmeden gece yarısı alelacele çıkılmıştı.
Maalesef kadınların yaşam hakkı siyasi hesaplara kurban edildi. Sözleşmeden çıkılmasından bu yana yaklaşık bin kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Öldürenin İstanbul Sözleşmesi’nin maddeleri hakkında en ufak bir fikri yok ama şunu çok iyi biliyor: Bugün Türkiye’de kadın cinayetleri cezasız kalıyor. Bir kadın sadece kadın olduğu için öldürülüyor.
Boşanma aşamasında olduğu kadını öldüren adama arkadaşları ‘’Adamsın!’’ tezahüratları yapabiliyor. Meydanlarda kadınları yaka paça dövenler neden bu adamlara hiçbir şey yapmıyor?
Sözleşmeye gerek yok, biz ‘’kadınlarımızı’’ koruruz diyenler, eski kocası hakkında tam 23 kez suç duyurusunda bulunan Ayşe Tuba Arslan hunharca öldürülürken nerelerdeydi?
Eşcinsel evliliklerin önü açılıyormuş, ki böyle bir madde yok. Açılsın, size ne? Başka insanların hayatlarına müdahil olmamamız gerektiğini ne zaman öğreneceğiz?
Türk aile yapısının temeline konulan dinamitmiş! Türk aile yapısı denen şey kadını sadece ev ve annelikle var ettiği için tabi, bu sinirli adamların, kadınları hayatın başka hiçbir alanında görmeye tahammülleri yok!
Konu ‘’kadın’’ olunca, bu kadar da olmaz denilen ne varsa yapılıyor. Devlet de korumayacaksa bizi kim koruyacak? Kime güveneceğiz? Bizim hayatlarımız ‘’vicdanlara’’ bırakılabilecek bir şey mi?
Toplumun bazı kesimlerinin gazını almak adına kadınlar kurban ediliyor. Bugün Türkiye’de kadınlar ne devlete, ne yasalara, ne kolluk kuvvetlere güvenmiyor. Bunun suçlusu kim? Ezcümle; ‘’Azalttığın bu güven duygusu sana siper olur mu?’’
*Antlaşmanın tam metni: İstanbul Sözleşmesi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.